Merhaba Erdinç ağbi! Satırlarıma başlamadan evvel gözlerin… bi dakka! Satır, ikinci paragraf başının altındaki cümlenin en üst sınırı oluyor dii mi!?
İyi. Daha başlamadım öyleyse, gözlerinden sonra öperim. Beni soracak olursan iyiyim! Az önce Japonya – Belçika maçını izledim. Caponlar kazansın istiyodum acayip; olmadı. Onlardan çok beslendim çünkü! Sinemasını seviyom, çizgi filmlerinin hastasıyım, Miyazaki ağbi var daha ne olsun, çizgiromanları, yani animeleri güzel, pornoları da değişik ve etkileyici. Bu yüzden onların kazanmasını diledim işte. Belçikanın ne bok faydası var bana! Ayy, ne fena ama, dii mi? Acaba başka uzak ülkelerde de Türkiya hakkında böyle düşünüyorlar mıdır acaba, “bi bok faydası yok o lavukların bize” deye. Off, acayip efkarlandım ama şindi. Fakat, hayır! Üzülmiycem. Bugün üzülmek yok Erdinç ağbi! Bu, neşeli bi mektup olucak inşallah! Dün çok neşeli bi şarkı dinledim ağbi!
Şarkının ismi: “Pinokyo.” Fatih Kısaparmak söylüyo! İnternette bul, dinle mutlaka. Acayip güzel söylüyo Fatih ağbi, o kalın ve buğulu sesiyle: “Pinokyoo, Pinokyoo! / Yalaan Söylee-mee! / Korkma kimseden, Sultan, Beyden! / Sen doğruyu söyle, Onuncu köydeen!” Heh heh, şarkıyı dinnerken Erdinç ağbi, masadan kalkıp odamda böyle dans edesim geldi! Arka fonda da çocuk korosu söylüyo, daha neşeli oluyo. Sözler basit fakat çok etkileyici. Melodi de süper! Bence saçmasapan aşk veya siyasi parti otobüsü şarkıları değil, kocaman hoparlörlerde her yerde bu şarkı çalınmalı Erdinç ağbi. “Yalaan Söyleemee! / Korkma kimseden, Sultandan, Beydeen!” Heh heh, korkmuyom ki valla. Birazcık korkuyom belki. Şarkı çalarken korkmam ama!
Satırlarıma başlamadan evvel, senin gözlerinden, kızkardeşin Didem’in ise ince ve ayva tüylü bileğinin kenarlarından, haşlanmış mısır yer gibi küçük küçük öperim Erdinç ağbi! Umarım oralarda iyisinizdir. Hava nasıl oralarda!? Buralarda sıcak. Oralarda rüzgar esiyo mu hiç? Buralarda bazen esiyo, bazen esmiyo. Oralarda hep mi esiyo, hiç mi esmiyo!? Buralarda ben şöyle yapıyom bazen, oralarda vakit buldukça sen de yap: İki sokağın kesiştiği bi yere git. Tam kaldırımın köşesinde dur! İki farklı sokaktan, farklı rüzgarlar geldiğinden, ceryan yapıyo! Ama çok durmayın, bin volt ceryan çarpabilir! Didem’e bişey olsun istemem. O benim dünya ahiret platonik bacım! Bu arada oralarda biralar buralardaki gibi mi? Buralarda biralara alkol yasağı geldi, akşamüstü saat dörtbuçuk’tan sonra tüm biralardaki alkol oranı yüzde bir’e düşürülecek. Sabah saat sekiz onbeş’te alkol oranı yüzde yedi’ye çıkarılacak. Bu orantılamayı otomatik yapacak alkol polis-Robotlar yerleştirildi her büfenin başına. Devlet Alkol Teşkilatı, Katar’dan tam 3774 tane alkol Robotu satın aldı. Araplar da İsviçre’den satın almış. İsviçre de Japonlardan almış. “Niye direkt Caponyadan almadık ki!” diye eleştiri yapan bi adamı, geçen hafta Darüşşafaka Huzur evinde sorguya aldılar, beynini elektrikli-alkola batırdılar. Buralar gerçekten bi tuhaf oldu Erdinç ağbi. Hiçbi saçma şeye şaşırmıyoz artık. İnsanların beynindeki şaşırma hücrelerini, çok gizli bi silah kullanarak eritip yok ettiler! Böyle, Star Wars’daki Karanlık Tarafın gemisinden ateşlenen süper güçlü lazer silahı gibi bişey. Ortalıkta Luk Skayvolkır gibi, cesur ve maceracı birisi de yok! Merak hücrelerimizi patlatan Lazer silahı nereden ateşlendi, bulamıyos.
Biliyom, saçma saçma şeyler anlatıp kafanı karıştırıyom Erdinç ağbi. Aramızda kalsın, kız kardeşin Didem’e şirinlik olsun diye yazıyom bunları! Yoksa, yazı, mektup, para pul, Türkiya, şöhret, hiçbiri umrumda değil. Sadece Didem beni beğensin diye böyle ilginç şeyler yazıyom bazen. (Son anda “bazen” kelimesini koyduğum iyi oldu!) Elbette sadece karı kız için yazmıyom. Seni düşünürek de yazıyom elbet Erdinç ağbi. Tikkat edersen, mektubumun başlığı, Erdinç ağbiye Açık Mektup! İsmini buralarda gururla yaşatıyom. Oralarda Erdinç isminde çok insan var mı!? Senin dışında? Buralarda fazla yok! Sen gidince de azaldılar tabii.
Geçen hafta, bir arkadaşla vapura binip Eminönüne gittik, balık-ekmek yedik. Belki bu arkadaşı tanırsın, ağbi? Hani, bi gün bakkalın önünde oturuyordum ben. Sen, sigara almaya gelmiştin. Ben o sırada telefonda bi arkadaşla konuşuyordum. Hani sen, beni görmemiştin. İşte o arkadaş! Telefondaki.. O da sana selam söyledi çok! Eminönü’nde paramız çıkışmayınca, bi ekmek, iki balık aldım ben de. Arkadaşım dedi ki, bi balık, iki yarım ekmek alsaydık olum. İki balık daha pahalı oldu lan! dedi. Bi süre tartıştık, Sonra barıştık! Sen ne derdin hep? Hatırla? Derdin ki: “Arkadaşlar iyidir!..” Nasıl? Bu satırları yazarken, o bahsettiğim arkadaş yanıbaşımda dikiliyo şu an (Olum gitsene lan! Özel bi mektup bu!) Bi Filmde geçiyomuş o laf, sana ait değilmiş, Öyle diyo. Hah, gitti tepemden! Her boku da biliyo. Ona, yani arkadaşıma Didem’den bahsettim Erdinç ağbi. Umarım sakıncası yoktur. “O kız benimdir, uzak dur” dedim. “Hangi kız?” dedi salakh. Ama ben iyi demişim dii mi!? Aslında kız senin tabii, biliyom. Yani senin kız kardeşin. Ben senin burdaki bayiliğini yapıyom sadece. Buralarda, platonik olarak Didem’in tüm hakları bana ait.
Geçen akşamüstü, acayip popüler bi kitap okudum Erdinç ağbi! Hani, popüler ebediyat alanında yazılmış kitaplar vardır ya: “Başarılı bir PTT Memuru Olmanın 10 Altın Sırrı,” veya “Sigtir Ol Git Burdan Sevgilim Ben Artık Zengin Oldum!” gibi kitaplar hani? Ama, onların hepsinden daha popüler bi kitaptı benim okuduğum. Tam ortalama halk insanına yazılmıştı yani. İçinde, hiçbir tesbit, hiçbi gözlem yoktu! Sadece dilek duaları vardı. Kitap, Allah ne muradınız varsa versin ile başlıyor, Allah tuttuğunuzu altın etsin, Allah bilir v.b diye devam ediyor. Onikibin tane böyle cümle var içinde. Çok rahatlatıcı ama! Ben şu an, “Allah seni bildiği gibi yapsın!” kısmındayım. Allah dedim de, aklıma ne geldi bak:
Geçen gün kaldırımda, bir bavulu ortaklaşa tutarak taşıyan iki orta yaşlı kadın, bir dilencinin önünden geçiyordular. Dilenci kadın, ortaya doğru: “Allah kazadan beladan korusun!” Bu kadınlar, “Amin ablacığım” diyerek geçip gittiler kadının önünden. Sence bir tuhaflık yok mu? Dilenci orada dua satıyor. Kadınlar, duaya amin dediler, yani duayı sahiplendiler, aldılar kullandılar. Fekat dilenciye para vermedi beleşçi kurnaz kırolar..
Pinokyoo, Pinokyoo! / Yalaan Söyleemee! / Korkma kimseden, Sultan, Beyden!”
Haftaya görüşürüz Erdinç ağbi. Gene yazıcam! Seni seviyom, mektup yazmayı seviyom! Didem’i seviyom! Korkmayı, sonra birdenbire cesaretlenmeyi seviyom! Yom’lu kelimeler kullanmayı seviyom!