Bir tanem, iyi ki varsın! Son e-postanda, barışa ve farklılıklara saygıya katkı sunması beklenen bir şampiyona sürerken, Hırvatistan milli takımının soyunma odasında faşist ustaşa marşlarını hep bir ağızdan söylediklerini yazmışsın ya, bende çeşitli çağrışımlara yol açtı bu sözlerin.
Dünyanınher yerindeki çıkarcılar, yeteneksizliklerinin ve beceriksizliklerinin üzerini; dinsel, milliyetçi, şoven ve faşist söylemlerle örtmeye çalışmıyorlar mı? Örnek saymama gerek bile yok Maria, sen bu asalakların hepsini benden çok daha iyi tanıyorsun.
Kapitalist uygarlık, son dönemini yaşıyor sevgilim, sence de öyle değil mi? Son dönemini yaşamasa, faşist söylemlere gerek duyar mı? Gerektiği kadar üreten, katma değer yaratan ve bunu gezegeni, üzerindeki canlılarla birlikte yok etmeden başarabilen ve görece adil biçimde paylaştıran bir yönetim, yönetimler, neden insanları başka insanlara düşman etmeye çalışarak baskıya, sindirmeye, susturmaya; faşizme yönelsinler?
Anımsarsın, bir dönem, kapitalizmin bazı ideologları, tarihin sonunun geldiğini, kapitalizmin varılacak son aşama olduğunu vurgulayarak öne sürmüşlerdi. Sonra gerçi bu kişiler de özeleştiri yaptılar ama, düşünsel yaşama verdikleri zarar henüz tam anlamıyla giderilmiş değil.
Asalak bunlar sevgilim, asalak!
Eğer bir asalak, üzerinde yaşadığı canlıya çok zarar verirse, o canlıyla birlikte kendisi de ölür sevgilim. İşte şimdi biz, hepimiz, asalakların gezegeni, üzerindeki tüm canlılarla birlikte öldürmesi sürecini yaşıyoruz.
Bu, böyle devam edebilir mi Maria? Bilimdeki gelişmelere bak, bunların bazıları teknolojiye de yansıyor ve pırıl pırıl beyinler, çok değil, birkaç yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz gelişmelere imza atıyorlar. İşte bu güzel insanlar sevgilim, olabildiğince interdisipliner, multidisipliner yani bilimler arası, çok bilimli çalışmalara önem veren bir biçimde gezegeni, üzerindeki canlılarla birlikte yaşamına devam edecek hale sokabilmek için akıllarından, ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar.
Böyle bilim insanları, sanatçılar, aktivistler; kısacası devrimciler varken sevgilim, yani, dünyayı değiştirmeye kararlı insanlar bu gezegende soluk alıp veriyorlarsa, hiçbir asalak tahtakurusu bizlere engel olamaz.
Yaşanası bir gezegen için yola çıkmış ve dünyayı değiştirmeye karar vermiş insanların karşısında hangi asalak faşist durabilir?
Şimdi, canım sevgilim, bu sözlerimin ardından iki kaşının arasındaki çizginin biraz daha derinleşmekte olduğunu görür gibiyim. ‘Nasıl olacak bu iş?’ diye sorduğunu duyuyorum sanki.
Aslında, Maria, şu anda, bu iş zaten olmuyor mu?
Dünyayı yönettiğini sanan soytarılara bir bak sevgilim, her bir zırvalarının ardından bir dizi eleştiri, itiraz, alay, espri gelmiyor mu? Ve bu tepkiler, soytarıların düzeylerinin çok çok üzerinde bir birikimi yansıtmıyor mu?
Ayrıca da, her tepkiyi bilmemiz mümkün mü? Soytarıların programlarını uygulama yeteneklerine bir bakarsan, dediğimin sağlamasını görebilirsin. Bir süre daha kan dökebilirler belki, ama, hiçbir zaman, tarihteki örneklerine yaklaşacak tiranlığa ulaşamayacaklar.
Bunu biliyorlar, ve de, çok da korkuyorlar sevgilim. İşte bu korku da sonlarını hızlandıracak ve sandıklarından daha da vahim hale getirecek.
Neden mi?
Utanmazca uyguladıkları dinsel, milliyetçi, şoven ve faşist söylemlerinin etkisine şu an için kapılmış olanlar tarafından ortadan kaldırılacaklar da ondan.
Buradan haberler istersen de; Meclisin Hyde Park gibi çalışacağını, akademisyen kanında duş yapacağını söyleyenler beraat ederken karikatür taşıdıkları için tutuklanan ODTÜ’lülerin, kendilerine ”akıllı ol” diyen görevliye ”Ağabey 550 puanla buraya girdim, daha nasıl akıllı olayım?” diye karşılık verdiğini, sosyal medya paylaşımlarından dolayı bir haftada 514 kişi hakkında soruşturma açıldığını, bir komedi filmini yapanlara, ”Osmanlı”yı mizah yoluyla kötü gösterdikleri gerekçesiyle 400 bin lira (yaklaşık 70 bin Avro) ceza kesildiğini aktarayım sevgilim.
Ama, bütün bunlar, bu şahane ülkenin güzel insanlarının nicelik ve nitelik olarak önemlerini azaltacak şeyler değil.
Yaşam güzel ve sürüyor sevgilim.