Ben olmasam, aç kalırlar, aç! Benden önce su yoktu, elektrik yoktu, yol yoktu, ekmek yoktu, emekli maaşları bile ödenmiyordu! Ben verdim hepsini! Yatıp kalkıp dua edeceklerine, afedersiniz tokat mokat muhabbetler… Tabii ki tokat atacağım! Aldınız büyük şehirleri, bizim açları -ki onlar bir türlü doymak bilmeyenlerdir- doyuracak ne kaldı elimde? Her yeri betonlamak! Beton candır! Neyse ki, kafa çalışıyor bende! Şimdi, seçim mi kaybediyoruz, yüzde 50 artı 1’i çöpe at, yüzde 40’la seçilmeyi bir imzayla uygulamaya koy, işi bitir! Orduyu cihatçılardan mı oluşturacaz, bütün subayları, darbeye karşı koymuş olanlar başta olmak üzere at, yerlerine yetişmiş cihatçıları subay yap, sonra da askerlerin tam terhisinin ardından genç cihatçıları paralı asker olarak kaydet, işi bitir! Muhalefet mi başladı, ümmeti ve milleti bölmeye kalkışanlar mı var, sen ümmeti hallet, milleti de ortağın; Rus hava desteği ile Fırat’ın doğusunu yıkıp yaktıktan ve mehter desteği ile ümmetle milleti coşturduğun anda da, erken-baskın seçimle, mesela Kasım’da, (bizim ortak da çok sever bu ayı!) muhalefeti bitir, gelsin bin yıllık saltanat! Ha, ufak tefek muhalif unsurları da cihatçılar seve bayıla imha ederler o arada, sorun kalmaz. Döviz mi fırlar askeri sağa sola gönderince, elde avuçta ne varsa o ana kadar sat, döviz fiyatları yükselmeye hiç olmazsa daha alt seviyeden başlar, ekonomik kriz lafını zaten yasaklamıştık, bir daha da diyen olmaz, zaten kimsenin bir şey diyecek hali de kalmaz! Nerde kalmıştık? Ha, tokat! Tokada da bu arada devam, neresi varsa yağmalanacak, doğa moğa asla ve kat’a aldırmayıp satıp savarsın, ihvanın, tarikatların cukkasını ve cihatçıların maaşlarını fazlasıyla çıkarırsın! Ulan, ben olmasam…
“‘Muhalefet engel olmadığı için’ fiyasko havalimanı’nda 10 milyar doları cebe ve çöpe attık!” diye bağırdı İsmail, şahsım oturur oturmaz.
“Muhalefet zaten camileri de ahır yapmıştı!” diye destekledim kendisini ama, bizim masadan, çevre masalardan ve dahi caddeden geçmekte olanların kahkahaları ta Çin’den duyulacak bir güçte patlayıverdi. (Çin: Uygurların hakları üzerine gevezelik ettiğim için bizi İpek Yolu’ndan dışlayan, ticarette de siyasette de artık ‘sallamayan’ ülke!)
“Yenisini kapatıp eskisine döneceklermiş ama, ‘eskisinin önce adını değiştirelim bari’ diyorlarmış,” dedi Hakan.
“Öyle,” diye onu destekledi Hasan, “Ağzını açan sorumlular, uçaklara çarpan kuşlardan, çöken pistlerden, pistlerde ısıtma olmayışından niye söz etsin ki, kapatmayacaklarsa…”
İsmail de girdi araya: “Yiğidi öldür ama hakkını ver aslanım! Atılan tokat, cukka yani, oldukça büyük! Fiyasko da, bütün zamanların en büyüğü! Bu, ‘başarı’ değilse nedir?”
“Asıl başarı,” diye başladı Selen, “Salda, Kaz Dağları, Munzur Dağları, Kuzey Ormanları, Akkuyu, Hasankeyf, Eskişehir, Alpu Ovası, Yatağan, Marmaris Otluk Koyu, Aydın, Manisa, Arhavi, Mardin, Selçuk-Şirince yağmalarına; TMMOB Mimarlar Odası’nın, sivil toplum kuruluşlarının, Tema’nın uyarılarına karşın devam etme kararlılığıdır. Canlıların havasını, suyunu, toprağını imha etmeye, Hakan’ın deyimiyle ‘yemnetmiş’ olmalarıdır. Unutmadan: Cumartesi Anneleri 749. buluşmalarını yine itile kakıla gerçekleştirdi, Demirtaş, Kavala ve diğer rehineler, hala rehine!”
Bugay da, “Ülkede 22 milyon aile varmış. Maaşları aile tarafından ödenmek üzere her eve bir sansür görevlisi atanacakmış, böylelikle hem viskiler ‘buzlanacak’, hem de ahlak ve işsizlik sorunları ‘hal’ edilecekmiş, bu arada da, Trump’la Dışişleri Bakanı Pompeo’nun ilişkileri, yerli ihvancılar yüzünden bozulmuş! Karanlıkların acınası rezaleti…” dedi.