“Er ya da geç dediklerim çıkıyor mu, çıkıyor, işte şuraya yazıyorum. Bir gün bunlar ayrılacaklar, evlenmeyecekler, ama nasıl ne zaman ayrılırlar, onu bilmiyorum. Öyle ya da böyle, bir gün ayrılacaklar. İnşallah da ayrılırlar. Bu ilişkinin içinde başka şeyler olduğunu, mutlulukların sebeplerinin başka şeyler olduğunu düşünüyorum. Ama sebebini söyleyemem. Sadece korkunç bir sebep var. Şimdi burada kendi kendime bir bomba patlatıp ortalığı velveleye vermeyeyim, ama bu ilişkide, benim de duyduğum, bildiğim, hissettiğim ve etrafta da sorduğum başka bir şey var. Burada bunu açıklayamam, ama aralarında aşk, sevgi, ölüyorum bitiyorum bir ilişki yok, başka bir hesap var burada. Zaten bu ilişkinin bu kadar uzun sürmesinin sebebi de bu, kalabalık olan, başka bir ilişkiden, zekaların başka türlü çalıştığı bir ilişkiden söz ediyorum. Ayrıldıkları zaman tek tek açıklarım, sonra ufak ufak kaçarım buradan…”
Bu uzun alıntı, Beyaz Magazin programında Canan Danyıldız adlı yorumcunun, Cem Yılmaz ile Defne Samyeli ilişkisi üzerine yaptığı konuşmadan…
O bu ilişkinin neresinden ne çıkarmış da bu kadar ağır ve gizemli bir yorum yapıyor bilinmez, ama programı sunan Pınar Ergüner söylediklerinden hiçbir şey anlayamadığını belirterek, “gayet mutlular, mutlu da olsunlar” diyor, diğer yorumcu Sinem Yıldız, gayet güzel bir ilişki yaşadıklarını belirtiyor…
Ama aynı programda, Tarkan ile karısının fotoğrafı geliyor ekrana, karısı onu yanağından öperken görülüyor, pat diye çıkarıyor yorumunu hanımefendi, “aşk yok burada, kesin yok” diyor…
Burak Özçivit ile Fahriye Evcen’in fotoğrafları geliyor ekrana, daha iki ay filan olmuş Evcen doğum yapalı, kilo almış hamileyken, doğal olarak da duruyor bu kilolar, hele bebeğine süt verdiği de düşünülürse gayet doğal bir süreç bu, ama yine pat diye yorum yapıyor hanımefendi, “bu kadar şişmeyeceksin, sen şişman olursan adam da başka kadına gider, o da haklı yani”, hani bunu ondan yola çıkarak değil, doğrudan ona ve diğer kadınlara söylüyor…
Eskiden mahallelerde vardı böyle konuşan kadınlar, habire komşunun, tanıdığın, ünlülerin hayatlarına, hissettiklerine ve osuna busuna bir kulp takar, bir laf eder, bir rivayet patlatırdı, pek ciddiye alınmazdı gerçi, merakla dinler, ama sonunda kendi aralarında “haset” der geçerlerdi…
Türk Dil Kurumu sözlüğünde “kıskançlık, çekememezlik” olarak veriliyor haset sözcüğünün karşılığı…
Peki ansiklopedide nasıl geçiyor “haset” sözcüğü?
“Kıskanmak, çekememek, başkasında olan sağlık, zenginlik ve benzeri nimetlerden dolayı rahatsız olarak, o kişiden o nimetin gitmesini istemek demektir. Kalpte bulunan ve insanı kötülüklere sürükleyen en önemli ve gayri ahlâkî özelliklerden, hastalıklardan birisidir.”
Valla ben bir şey demedim…