YaşamSağlık“Türkiye’nin önündeki ilk kritik tarih 7 Nisan” 

“Türkiye’nin önündeki ilk kritik tarih 7 Nisan” 

- R E K L A M -

“Türkiye’nin önündeki ilk kritik tarih 7 Nisan” 

Koronavirüs salgını ortaya çıktığından beri, salgının yayılma dinamikleri, alınan önlemlerin yeterliliği ve etkileri üzerine gözlemler yapıyorlar, çarpıcı tablolar oluşturuyorlar. Yurtdışından topladıkları tüm verileri, dünyanın Koronavirüsle mücadele deneyimini, gözlemlerini ve çıktılarını paylaşıyorlar. Ertürk’le, hem yaptığı çalışmaları hem de Türkiye’nin Koronavirüsle mücadelesinde neler yapılması gerektiğini konuştuk: 

‘Monitoring World’ nedir, ne yapar anlatır mısınız? 

Koronavirüs salgını küresel bir sorun. Sorunun çözülmesinde ülkeler ve devletlerarası işbirliğinin önemi büyük. Uluslararası yapıların birbirine bu kadar entegre olması, sorunların da zincirleme bir Kelebek Etkisi ile yayılmasını beraberinde getiriyor. Sonuç olarak dünyanın herhangi bir noktasında yaşanan sorun, kısa sürede herkesin sorunu haline gelebiliyor. Koronovirüs bize bunu acı bir deneyimle bir kez daha gösterdi. Küresel ve uluslararası sorunlarda Birleşmiş Milletler gibi bir organizasyonun bile çaresiz ve çoğu zaman işlevsiz kaldığı noktada, sorunların birlikte üstesinden gelinmesinde meslek örgütlerinden, çeşitli sivil inisiyatiflere kadar herkese önemli görevler düşüyor. Uzun yıllardır Dünya genelinde sosyal, ekonomik ve siyasal gelişmelerle ilgili izleme yaptığımız, sorunların saptanması ve çözümlerine yönelik öneriler içeren raporlar hazırlayan çeşitli çalışma gruplarımız vardı. Koronavirüs salgınının çıkmasıyla birlikte, ülkeler arası dayanışma, yardımlaşma ve bilgi paylaşımı arttı. Biz de önceden beri birlikte çalışma yaptığımız bu insanları yeni insanların da katılmasıyla Monitoring World adlı bir ağ organizasyonu altında toplamayı hedefleyen bir çalışma başlattık. Henüz daha kurumsal yapılanmasını tamamlamamış  bebek bir organizasyon ama umarım adım adım büyütmeyi başarabiliriz. Çünkü başarılabilirse böyle bir küresel bilgi ve iletişim ağına ihtiyaç var. Bu aşamada kurumsal yapılanmadan daha çok birlikte doğru bilgiye ulaşmaya üretmeye ve paylaşmaya odaklandık.  

Koronavirüs salgınında ne noktadayız? Süreci iyi yönetebildik mi? 
 
İyi veya kötü yönettik gibi bir yorum yapmayalım. Herkes bu konuda çok büyük çaba sarf ediyor. Buna saygı göstermek ve elimizden geldiğince destek vermek gerekli. Destek derken, bizim gibi yapıların dünya genelinde yaşanan tecrübeleri izleyip, edindikleri bilgiyi paylaşması da, yapılan evde kal çağrılarına uyarak evden çıkmamak da bir destek. 
 
Bir yandan da Koronavirüsle savaşta atılan adımlarda, bizim penceremizden eksik olduğunu gördüğümüz ve düşündüğümüz şeyleri dile getirmek de destek verme anlamı taşıyor. 
 
Covid-19 çok hızlı yayılan bir virüs, tabiri caizse açık kapı bırakıldı mı bunu affetmiyor! Hükümet çok sayıda önlem alıyor ama mutlaka ekonomik ve sosyal nedenlerden kaynaklı agresif önlemler alamıyor ve açık kapı bırakılıyor. Maalesef bu açık kapılardan virüs kendisine yayılacak yollar buluyor. 
 
Bence temelde 180 derece bir yöntem değişikliğine ihtiyaç var. Türkiye’nin izlediği yöntem “virüs ilerledikçe yayılmanın geldiği noktaya göre kademe kademe ek önlem almak”. Yani virüs ilerledikçe önlemler genişletiliyor. Aslında bunun tam tersi bir yöntem izlemeliyiz. İlk başta en agresif önlemleri almalı, mümkün olduğunca açık kapı bırakmamalı ve virüsü 14 günlük bir süre boyunca izole etmeliyiz. Bu 14 günlük süre boyunca semptom gösterenleri iyi planlanmış, hızlı sonuç alınan bir test ve bakım organizasyonuyla kontrol altında tutmalıyız. 14 gün sonunda adım adım virüsün yayılma trend eğrisi aşağıya doğru yöneldikçe, yani geriledikçe önlemleri hafifletebiliriz. Aslında bugün yapılanlar 14 günlük bir karantina sürecinin ardından yapılması gerekenlerdi ama bir türlü bu 14 günlük karantina kararı alınmadı. 
 
Mevcut uygulamada kademeli kararlar alınırken de açık kapı kalıyor mu? 
 
Elbette.  Bu virüs Çin merkezli çıktı. Yani Çin dışında tüm ülkelerde gözüken ilk vakalar “importe vaka” olarak adlandırılıyor. Yani sınırdan bir yerden ülkeye girmesi lazım. Bu yüzden ilk etapta sınır giriş kontrolü çok önemliydi. Biz ateş ölçmenin yeterli bir önlem olacağını düşünüp, onu uyguladık. Halbuki ateş ilerleyen tarihlerde ortaya çıkan bir bulgu. Bu nedenle virüsün Türkiye’ye girmesini engellemek için henüz Türkiye’de vaka tespiti yapılmamışken, tüm yurtiçi girişlerinde 14 gün zorunlu karantina uygulaması yapılmalıydı. 
 
Biz uçuş yasaklı ülkeler sayısını kademe kademe artırdık. Koronovirüs bizde ilk 10 Mart’ta görüldü. Uçuş yasakları bundan sonra kademe kademe geldi. 16 Mart akşamı alınan önlemler içinde uçuş yasağı konulan ülke sayısı 6 dan 12’ye çıktı diye hatırlıyorum. 

Örneğin; İngiltere 16 Mart tarihinde uçuş yasağı konulan ülkeler arasındaydı. Haberlerde 15 Mart tarihinde sadece 11 uçağın İngiltere’den ülkemize geldiğini öğrendik. O tarihte İngiltere’de vaka sayısı binleri geçmişti.  

Umreden gelenler ise ayrı bir olay. İlk gelen kafileleri karantinaya almadık, sonra gelen kafileler karantinaya alındı. Bunlar hep sınır giriş kontrolünde aldığımız önlemlere ilişkin eksikliklerimiz.  

Öte yandan şunu da söylemek lazım: Bu virüsün Türkiye’ye birçok ülkeden çok daha sonra gelmiş olması da tesadüf değil. Sınırda yaptığımız yoğun kontroller sayesinde virüsün ülkeye girişi gecikti. Bu da önemli bir başarıydı. 
 
Virüs ülkeye girdikten sonra alınan önlemlerle ilgili yorumunuz nedir? Nerelerde açık kapı bırakıldı?
 
Virüs ülkeye girdikten sonra artık vakalar “importe vaka” statüsünden çıkıyor ve o ülke “yerel bulaşma” statüsüne geçiyor. Biraz önce söylediğim gibi bu virüs çok hızlı yayılıyor. Bu virüsle mücadelede agresif ve radikal önlemler alınması gerekiyor. 

Buna ilişkin çok örnek verilebilir ama bunları konuşmak yerine bir yöntem değişikliğini konuşmak daha önemli. Biz izlediğimiz yöntemi 180 derece tersine çevirmeliyiz. Kademe kademe önlemler alarak bu virüsü durdurma yöntemini bırakıp, 14 gün boyunca uygulanabilecek en geniş önlemleri uygulayarak, sonrasında kademe kademe önlemleri gevşetmeliyiz. Hep söylediğim bir şeyi tekrar edeceğim “14 günle sınırlı” bir evde karantina uygulaması keyfiyete bırakılmayacak kadar önemli, bunu mutlaka bu aşamada zorunlu bir uygulama haline getirmeliyiz. 
 
Türkiye, Koronavirüs salgınına hazırlıklı yakalandı mı? Sağlıkta doğru bir altyapı kurabildi mi? 

Koronavirüs ile tüm dünya mücadele ediyor. Dünya 100 yıldır buna benzer bir durum yaşamadı. Bu virüs herkes için çok yeni ama ilk olarak Türkiye’de çıkmaması büyük avantaj. 

Önümüzde birçok örnek var ama biz iki örnek üzerine yoğunlaşalım. Çin ve İtalya. Çin’de ilk vaka bizden 2,5 ay önce görüldü. İtalya’da da ilk vaka ise bizden 40 gün önce. Bizde ilk vaka saptandığında, Çin düşüş trendine geçeli yaklaşık 15 gün olmuştu. Yani aslında önümüzde yapmamız ve yapmamız gerekenler ile ilgili iki önemli örnek var. 

Bizde henüz vaka gözükmeden, dünyadaki yayılmasından yola çıkarak, mutlaka Türkiye’ye de gireceğini öngörüp bir acil eylem durum planı hazırlanması önemliydi. Bu yapılmış olabilir ama belli ki temel hazırlıklarda bazı eksikler var. 

Dünya Sağlık Örgütü’nün test konusunun ne kadar çok üzerinde durduğunu hepimiz biliyoruz. Bu virüsün durdurulmasında test çok önemli. Çin örneğinden kronolojik olarak gidelim: 

27 Aralık 2019 Wuhan’da ilk hastalığın ortaya çıktığı tarih. Wuhan hayvan pazarından 3 şüpheli vaka çıkıyor. 7 Ocak 2020’de virüsün yeni tip bir Koronavirüs olduğu tespit ediliyor. 17 Ocak 2020’de tanı sistemi olarak RNA yani nükleik asit yöntemiyle PCR test cihazları kullanılmaya başlanıyor. Bu yöntem kesin tanının konulmasında bugün dahi en etkili yöntem. Fakat bu yöntemde; PCR cihazlarının pahalılığı, her yerde bulunmaması, sonuç alma süresinin uzunluğu, POCT (point of care test) yani ‘bakım yerinde test’e uygun olmaması gibi bazı dezavantajlar yüzünden hızlı sonuç alınamıyordu. 

Şubat ayının ikinci haftasında, kandaki IgM ve IgG yani immünoglobülin M ve immünoglobülin G oranlarını gösteren testler geliştirildi. Bu testlerle 15 dakika içinde sonuç alınabiliyordu. Uygulaması evde yapılan hamilelik testleri kadar basitti. Ön tanı için önemli bir aşamaydı ve bu testler sahada hızlı sonuç alınmasında büyük rol oynadı. 

Çin’in grafiklerini incelerseniz, bu noktadan sonra kaydedilen çok önemli gelişmeler göreceksiniz. 27 Ocak – 15 Şubat tarihleri arasında günlük vaka artışında her gün 1500 ila 3500 vaka artışı açıklanıyordu. Bu aslında test hızıyla alakalı. 16 Şubat’ta kritik bir karar alındı ve sadece laboratuvar onaylı PCR testleriyle yapılan vakalar değil, hızlı tanı test kitleriyle alınan sonuçlar da devreye sokuldu. 16 Şubat’ta 51 bin 174 vaka açıklanmışken, 17 Şubat’ta vaka sayısı 70 bin 635’e çıktı. Yani bir günde 19 bin 461 vaka eklendi.

Bu nedenle başından beri vaka artışı sizleri korkutmasın diyoruz. O gün Çin’de açıklanan 20 bin yeni vaka, günlük yayılmayı gösteren bir veri değil. Zaten mevcut vakaların test sonuçlarının alınmasıyla ilgili bir gösterge. Grafiğe bakarsanız çok net göreceksiniz. Bundan sonra iki gün daha bin 700 ila bin 1800 mertebesinde vaka artışı oldu. 20 Şubat’tan sonra vaka artışı günlük bir daha binin üzerine çıkmadı. Ortalama 200 vaka artışı mertebesinde seyretti. Bu büyük bir başarıdır. 

Bizde nasıl bir yöntem izlendi? Benzer bir sistemi uygulamaya hazırlıklı mıydık? 

Bizden önce bu salgını yaşayan ülkelerdeki örnekleri inceleyerek hazırlıklı olmaktan kastım buydu aslında. Bu hızlı tanı test kitleri bizde önceden hazır beklemeliydi ve vakanın ilk görülmesiyle birlikte devreye sokulmalıydı. Biz ise Çin’in yaptığı gibi önce PCR cihazları ve RNA testleri ile başladık. Dolayısıyla testler yavaş gitti. 

21 Mart’ta ilk defa hızlı test kitlerinin getirildiğini öğrendik. Fakat haberlerde gösterilen videolarda bu hızlı test kiti diye getirilenlerin aslında tam da hızlı sonuç almaya uygun olmadığını ve Colloidal Gold İmmunoassay testi değil, yine bir cihazla sonuç alınması gereken bir test olduğunu gördük. Sayın Bakan da zaten 27 Mart akşamı ilk getirilen testlerin atigen testi olduğunu ve onları uygun bulmadıklarını ve antikor testlerinin de getirildiğini ve onların kullanılmaya başlanacağını açıkladı.

Yani artık hızlı test uygulamaya hazır mıyız? Doğru testlerimiz sonunda geldi diyebilir miyiz? 

Çin’de çok fazla firma bu test kitlerini üretmeye başladı. Ancak yüzde 90’ının saha tecrübesi yok. Tarım ilacı, protein tozu ya da elektronik sigara üreten firmalar bile bu test kitini üretiyor. Ürün çok yeni olduğu için çoğu üreticinin CE belgesi yok. Sadece CE’ye uygunluk deklarasyonu veriyor. Çin’in FDA’yi sayılan NMPA onayı çoğu firmada yok. Çin’de bu ürünü satamıyorlar ama ihraç edebiliyorlar. 

Salgın sonrasında tüm dünya ülkeleri büyük bilinen üreticilere akın etti. Şu anda zaten üretimini iki ay boyunca kapatmış ve sipariş almayan büyük firmalar var. Bu testlerin ülkelere satış fiyatları markasına ve kalitesine göre 2,5 ila 5 USD aralığında değişiyor. Ülkeler özellikle iki şeye dikkat etmeli bu ürünleri alırken; Firmanın IVD ve POCT ürünleri üretiminde geçmişi var mı? Yoksa bu yeni rüzgârla mı bu işe soyunmuşlar. Firmanın saha tecrübesi var mı?  

Bu nedenle Türkiye kiti hangi firmadan aldı bilmiyorum ama son birkaç gündür test sayısının artışıyla beraber vakaların tespiti çok hızlandı. Bu umut verici.

Açıklanan vaka sayısının hızlı artışı bizi korkutmasın diyorsunuz peki neye dikkat edelim? 

Maalesef günlük ölüm sayısının grafiği bizim için önemli göstergelerden biri. Mesela Çin’deki şu grafiğe bakarsanız. İlk baştaki yükseliş trendini göreceksiniz. Günlük kademeli bir yükseliş var. 10 ile 23 Şubat arası günlük can kaybı sayıları 100’ün üzerinde seyrediyor. 23 Şubatta 150 can kaybı ile tavan yapıyor ve sonrasında iniş trendine geçiyor. Bir daha da o seviyelere yükselmiyor. İşte bu önemli bir başarı. Yakalamamız gereken trend bu.

Türkiye şu anda hangi aşamada? 

Türkiye daha yolun çok başında. Çin’in gün gün kaydedilen ölüm vakası sayılarının Türkiye ile karşılaştırıldığı bu grafikte Türkiye’nin ne kadar yolun başında olduğunu çok net görebiliyorsunuz. Önümüzdeki günlerde Türkiye’nin grafiğinde de günlük ölüm vakası sayılarının artması kaçınılmaz. Önemli olan zirveyi nerede göreceğimiz yani hangi noktada kırılma olup grafiğin aşağıya doğru düşüşe geçeceği. Türkiye grafiği şu anda Çin’in biraz altında seyrediyor. Bu da umut verici. Çin’in zirveyi gördüğü günlük 150 can kaybı sayısını yaşadığında toplam ölüm vakasında 2445 can kaybına ulaşmıştı. Umarım bizde bu kırılma daha erken gerçekleşir. 

Peki Türkiye’de önümüzdeki günlerde nasıl bir artış bekliyorsunuz? 

100 can kaybı sayısını 28 Mart itibariyle geçtik. 100 can kaybını geçen ülkelerin 10 günlük artış tablosuna baktığımızda o dönemde salgının kontrol altına alınmadığı ülkeler arasında İspanya ve Amerika onuncu günün sonunda 1700’ün üzerinde can kaybına ulaştı. İtalya 1250 civarı can kaybına ulaştı. En düşük sayı 564 can kaybıyla Çin’de görülmüştü. Bizde 10 gün sonra 7 Nisan tarihine denk geliyor. Bu tarihte can kaybında maalesef binli sayılara yaklaşma veya görme ihtimalimiz olduğu gibi, Çin’e yakın bir seviyede de kalabiliriz. Ama bu hızlı test kitlerinin devreye girmesiyle ve alınacak geniş çaplı önlemlerle başarı grafiğimizin olumlu yönde gelişeceğine inanıyorum. 

İspanya bu hızlı test kitlerinin başarısız olduğunu ve yüzde 30 doğrulukla ölçüm yaptığını açıkladı. Yanlış ürün mü almışlar sizce? 

Hangi ürünü kullandıklarını bilmediğim için buna tam bir cevap vermem mümkün değil ama şöyle bir durum var.  İlk dönemde sadece IgG ve sadece IgM immünoglobülinini ölçen test kitleri denenmişti. Onlar kullanılmadı ama bunları ihraç eden firmalar var. Çin’de 1 USD’a satılan kitler bunlar. Çünkü bununla sonuç almak mümkün değil. Tıp doktoru değilim biraz teknik olacak ama sonuçta bu konuya hâkim arkadaşlarımızın anlatımından size kısaca açıklamaya çalışayım.  

Vücutta semptomların görülmesiyle birlikte virüsle savaşta ilk M immünglobülini üretiliyor. Yani hastalığın 14. ve 21. Günleri arasında sadece M immünglobülini gözüküyor ve ölçülebiliyor. Bu günler aralığında iyi test kitlerinde IgM ölçümü yüzde 97 doğruluğa kadar ulaşıyor. G immünoglobilini ise daha sonra, yani hastalığın 21. Gününden sonra ortaya çıkıyor. Bu durumda semptom gözükse bile 14. Ve 21. Günler aralığında G immünoglobilini ölçülemiyor. Sadece IgG ölçen test kitlerinin semptom gözükse bile doğruluğu yüzde 33 seviyesinde. Bu nedenle IgG ve IgM test metodunu kullanmak, doğru ürünü ve doğru firmayı seçmek önemli. Bir diğer önemli husus semptom gösteren hastanın testi negatif çıksa bile  ilerleyen günlerde testin tekrarlanması.Yani test kitini doğru kullanmakta önemli bir etken. 

Doğru test yöntemlerinin uygulanmaya başlamasıyla birlikte bu aşamadan sonra neler yapmalıyız? 

Bu noktadan sonra sağlık sistemine büyük görev düşüyor. Bütün yük onların omuzlarında. Semptom gösterip hastaneye gelenlerin test yok veya yer yok denerek geri gönderilmemesi çok önemli. Yeterli yoğun bakım yatağımız var deniyor. Bu çok iyi ama sağlık sistemine bu aşamadan sonra daha fazla ek yük, yeni hasta çıkartmamak için 14 gün ile sınırlı bir defaya mahsus geniş bir karantina süreci doğru atılmış bir adım olacaktır. Ancak bu şekilde yeni vaka ortaya çıkarmadan mevcut vakaların tespitini ve izolasyonunu sağlayarak başarı gösterebiliriz. 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

Son Dakika

Şinasi Yurtsever hayatını kaybetti

İşler Güçler ve Kardeş Payı gibi yapımlarda rol alan Şinasi Yurtsever 51 yaşında hayatını kaybetti. Bir süredir Mide kanseriyle...

Domuz kalbi nakledilen ikinci hasta da hayatını kaybetti

20 Eylül gününde genetiği değiştirilmiş domuz kalbi nakledilen Amerikalı Lawrence Faucette, 40 gün sonra hayatını kaybetti.

Turistik Doğu Ekspresi’nin biletleri 6 bin ila 12 bin 500 lira olarak açıklandı

Turistik Doğu Ekspresi biletleri satışa çıkarıldı. 11 Aralık gününde başlayacak olan seferlerin fiyatı bu yıl 6 ila 12 bin 500 lira olarak belirlendi
- R E K L A M -

İlginizi Çekebilir

Şinasi Yurtsever hayatını kaybetti

İşler Güçler ve Kardeş Payı gibi yapımlarda rol alan Şinasi Yurtsever 51 yaşında hayatını kaybetti. Bir süredir Mide kanseriyle...

Çocuğa söz dinletecek 3 yaklaşım

Çocuğuna laf dinletemeyen, defalarca aynı şeyi söylemesine rağmen istediği sonucu alamayan ebeveynler için Çocuk Gelişim Uzmanı ve Uzman Psikolog...

Eren Düzenli, İzmir Devlet Senfoni Orkestrası ile birlikte çalacak

50'nci sanat sezonunda birbirinden değerli şef, solist ve müzisyeni sahnesinde ağırlayan İzmir Devlet Senfoni Orkestrası, 15 Kasım Cuma, saat 20.00’da şef Christoph Mathias...

“Yarışı önde götürdüğüm için saldırıyorlar”

İstanbul Barosu Başkan adayı Ali Gürbüz,  sosyal medya hesabı üzerinden kendisi hakkında çıkan iddialara ilişkin açıklama yaptı. Sosyal medya...
- Advertisement -spot_imgspot_img

Çok Okunanlar

Devrim Muhafızları Komutanı: Tüm sorumluluk bizde

İran Devrim Muhafızları Komutanı Emir Ali Hacızade, Ukrayna uçağının 'seyir füzesi sanıldığı için vurulduğu' yönünde açıklamada bulundu. Hacızade Ukrayna uçağının düşürülmesiyle ilgili olarak da yaptığı açıklamasında, 'Devrim Muhafızları'nın tam sorumluluk aldığını' da sözlerine ekledi.

IMDb belirledi: En popüler komedi filmleri

İnternet dizi ve film platformu IMDb, kullanıcı oylarıyla güncellediği 'en popülerler' listelerinde değişiklikler devam ediyor. Christian Bale, Amy Adams ve Steve Carell'ın rol aldığı Vice filmi en popüler komedi filmlerinde ilk sırada yer alıyor. İşte o filmler...
- Advertisement -spot_imgspot_img

Bunlar da ilginizi çekebilir
Sizin için seçtiklerimiz