Henüz öğrenciyken Balkan Harbi’ne gönüllü olarak katılmış, yaralanmış, ardından Birinci Dünya Savaşı’na gönüllü olarak katılmış, Çatalca ce Kafkasya cephelerinde savaşmış, Erzurum cephesinde hastalanmış, geri dönüp tıp fakültesinde asistan olarak çalışmış, eğitim sistemindeki bazı eksikliklere karşı Mekteb-i Tıbbiye adlı bir broşür yazmış, ancak sonuç alamayınca istifa etmiştir.
1919’da köy kalkınmasına yardım etmek amacıyla Köycüler Cemiyeti’ni kurmuş, ama o sıralarda başlayan Kurtuluş Savaşı’na gitmek üzere Müdafaa-i Hukuk cemiyetinin kuruluş çalılşmlararına katılmış, Sakarya Savaşı’ndan sonra Ankara’da Hıfz-ı Sıhha Dairesi başkanlığına getirilmiş, 1923’te bir süre serbest hekim olduğu Mersin’de yaptığı bir konuşmadan etkilenen Atatürk’ün önerisiyle milletvekili olmuş, 3. ve 4. dönem Aydın milletvekilliğine devam etmiş, yine Atatürk’ün isteğiyle Serbest Fırka’ya girmiş, kapanmadan kısa önce istifa etmiştir.
1930’da Türk Ocakları’nın Türk Tarihi Tedkik Heyeti’ne seçilen Reşit Galip, daha sonra Halkevleri’nin kurulmasında önemli bir isim oldu, nihayet 19 Eylül 1932’de Milli Eğitim Baksnı olarak atandı, sonra da Türk Dil Kurumu’nun başkanlığını üstlendi.
Reşit Galip adını ölümsüzleştiren ise, kendisinin yazdığı ve ilk kez 23 Nisan 1933’te öğrencilere tekrarlattığı ve daha sonra Öğrenci Andı olarak yönetmelik maddesi haline gelen ünlü metin oldu.
13 Temmuz 1933’te sağlık sorunları nedeniyle bakanlıktan istifa eden Reşit Galip, rahatsızlığının zatürreye dönüşmesi sonucu 5 Mart 1934’te hayatını kaybetti.