– Son kitabınızın ismi ”Ali” ve Fenerbahçe Spor Kulubü başkanı Ali Koç’u anlatıyorsunuz. Günümüz spor medyasının hatta daha da geniş tutarsak sadece spor medyasının da değil gerçek medyanın bile acizliğinin yaşandığı bir dönemdeyiz. Salt spor medyası takip eden okuyucular da başka bir alem… İlk olarak sosyal medyada da çokca dile gelen bir soruyla başlıyoruz. Size bu kitabı Ali Koç mu yazdırdı?
Ali Koç’u tanımak gerek. Böyle düşünenler Ali Koç’u eğer tanısalardı bu soruyu sormazlardı bile. Ali Koç böyle şeylere tenezzül edecek biri değil. Eğer canı kendi hakkında bir kitap yazdırmak istese Simon Kuper’i bir yıl yanında dolaştırır yazdırırdı. Ben bu kitapta Ali Koç biyografisi değil Fenerbahçe’nin 20 yıllık Aziz Yıldırım iktidarının bitip yeni dönemin başlamasını anlatıyorum. Eğer bu bir biyografi kitabı olsa bu sözlerin bir anlamı olurdu. Bu bir gazeteci kitabı. Türkiye aylarca ülkedeki genel seçimi değil bu başkanlık yarışını konuştu. Böyle bir dönem tarihe geçmeliydi ve böyle bir kitabı hak ediyordu. Kitabın adı neden Ali? Bunu kitabı okuyanlar biliyor. Çünkü Ali Koç soy ismi ile ya da ailesi ile değil Fenerbahçeli Ali olarak kazanmak istedi.
– Peki sizi bu kitabı yazmaya iten neden nedir?
Gazeteciliğimi çok farklı tarzda yapıyorum. Çocukluğumdan beri aralıksız strateji oyunları oynarım. Çok iyi gözlem yaptığıma inanıyorum. Herkes A noktasına bakarken ben B noktasına bakarım. Çünkü A noktasına zaten herkes baktığı için bana bir şey kazandırmaz. B noktası ise haber anlamında fark yaratabilir. Ben de kongre döneminde herkes hatta tüm gazeteciler Aziz Yıldırım’ın kazanacağından eminken Ali Koç’u takip ettim. Gözlemledim ve anlamaya çalıştım. Ali Koç bile zaman zaman beni görmekten rahatsız oldu. Ama ben haber için değil gözlem için takip ettim. Kongre bittiğinde böyle bir kitabın Fenerbahçe tarihi açısından ve yeni liderlik anlayışı bakımından katkıda bulunacağını düşündüm. Medyanın desteklediği Aziz Yıldırım değil halkın desteklediği Ali Koç kazandı. Bu politikacılara da ders vermeli. Halk artık aptal değil. Ne verirsen alan insanlar azaldı. Sorgulayan düşünen folik asit gençliği geliyor.
– Kitap hakkında sizi en çok üzen ve öte yandan sevindiren eleştiri neydi?
En çok üzen eleştiri bu kitabın yazdırıldığıydı. Ali Koç tanıyabileceğiniz en dürüst adam. Hadi biz gazeteciler kötü, aşağılık, satılmış adamlarız. Ama bu adama haksızlık yapmayın. Çok iyi bir adam yahu. Kimseyi kırmaz, incitmez, yalan söylemekten nefret eder. Bu çok üzdü. Öte yandan sevindiren ise kimsenin bu art niyetli insanları kafaya takmayıp kitabı daha 2. haftada 6. baskıya getirecek kadar çok satın alması oldu. Şu ana kadar okuyanlardan hiç olumsuz eleştiri almadım. Bu önemli.
– Şahsen başkanla tanışıklığınız ne zaman başladı?
3 Temmuz döneminde başladı. Herkes Fenerbahçe’ye saldırıyordu. Ben ise tam tersine Fenerbahçe’ye yapılan haksızlıkları anlatıyordum. Silivri’de bir duruşma arasında kafeterya’da biri arkamdan seslendi; ”Ahmet” diye bağırdı. Ali Koç olduğunu anladım. Eyvah dedim. Medyanın tüm hıncını benden alacak. Ama tam tersine beni masasına davet etti. Bizim mahalleden Ali abi gibiydi. Çok sevdim…
– Ali Koç bir şekilde hayatınıza giriyor. Peki şu vahim Hürriyet gazetesinden kovulma hikayenizi biraz açar mısınız?
Ben hep doğru bildiğimi yaptım. Bilenler bilir parayla pulla işim yoktur. Ailemi geçindireyim yeter diyenlerdenim. Demirören ile Ali Koç’un ilişkisi bozulduğunda ben bunu takmadım. Ali Koç hakkında doğru bildiklerimi yazmaya devam ettim. Benim emeğimi verdiğim gazetem fikirlerimin de sahibi olacağını düşünmüş olacak ki beni insan kaynaklarına çağırdılar. Önüme bir sürü dosya koydular. Savunma yazdım. Bu fikirlerimin ve yazdıklarımın arkasında olduğumu söyledim. Gazeteciler özgürdür dedim. Ertesi gün biri bir tweet attı. Ahmet Ercanlar gazetesi Ali Koç’a saldırırken onurlu davranmıyor dedi. O an gözlerimden yaşlar boşaldı. Tam yayına girmek üzereydim. Zorlukla konuşarak yayına girdim ve Hürriyet’ten ayrılmak istediğimi söyledim. Ertesi gün aradılar ve isteğimin kabul edildiğini söylediler.
– Ali Koç size hiç siparişle haber yazdırdı mı?
Ali Koç öyle bir adam değil. Kongre döneminde bile bir kez bile benden destek istemedi. Tek söylediği şudur; ”ne görüyorsan onu yaz” der. Bu tarz adamların namuslu ve perde arkasından işler çevirmediğine kimse inanmıyor. Ali Koç öyle değil. Onurlu bir adam. Sizden asla bir şey istemez. Ama art niyetliyseniz bunun da hesabını sorar. Bugüne kadar benden hiç bir şey istemedi. Bu garip. Ama gerçek.
– Başkalarından sipariş üzerine haber yaz teklifleri aldınız mı?
Bir kez aldım. Çok üzüldüm. Ben öyle bir adam değilim. O kişiye gerekeni söyledim. Biz vicdanına göre hareket eden insanlarız. Onursuz, tetikçi değiliz. Çevrede o kadar çok onursuz tetikçiler var ki beni de onlar gibi görmelerini anlıyorum. Ama kabullenemiyorum. Çok sinirleniyorum bazen.
– Kitapta genel olarak Fenerbahçe Spor Kulübü başkanının insani yönlerini ve seçim sürecini kaleme almışsınız. İçerik olarak Fenerbahçeli önemli isimlerle de röportajlar mevcut. Peki kitap Fenerbahçe taraftarına ne vaad ediyor?
Kitap sadece Fenerbahçe taraftarına yönelik gibi yazılmış gibi görünse de aslında yeni tarz liderliği anlatıyor. Fenerbahçe başkanlığına çok yakın bir süreç İstanbul seçimlerinde yaşandı. Artık çağ değişiyor. Yeni nesil uyanık, akıllı. Yeni politikalar, akılcı bir devlet yönetimi gerekiyor. Bu durumu herkes iyi okumalı. Ali Koç asla ama asla siyasete girmeyecek. Ancak Ali Koç’un iletişimde boşluk bırakmayan akılcı liderlik tarzı ileride örnek olacak. Bu kitap bu açıdan önemli.
– Bu tarz kitaplar bir başkan veya liderin büyük başarıları veya zaferleri sonrasında yazılır. Siz böyle bir kitabı erken kaleme aldığınızı düşünüyor musunuz?
Hayır. Bence geç kaldım. Dediğim gibi benzer bir süreci Ekrem İmamoğlu da yaşadı. Fenerbahçe bu ülkenin aynası gibi. Politikacılar Fenerbahçe ile uğraşırken çok dikkatli olmalı. Kazanır gibi görünürken kaybederler. Fetö kaybetti Fenerbahçe’ye karşı. Ali kitabı bir kişinin hayatını veya başarılarını anlatmıyor. Ali Koç’un sadece Ali olarak Fenerbahçe’ye nasıl başkan olduğunu anlatıyor.
– Ali Koç’a böyle bir kitap yazdığınızı söylediniz mi? Önceden söylediyseniz tepkisi ne oldu?
Bir kez kendisinden randevu alıp Fenerbahçe tarihine geçmesi açısından böyle bir kitap yazdığımı söyledim. O da yönetimden istediğim kişi ile görüşebileceğimi iletti. Başkan Ali Koç bu tarz Fenerbahçe tarihi ile ilgili konulara büyük önem veriyor.
– Kitabı okuyup okumadığını biliyor musunuz? Okuduysa size bir eleştirisi, teşekkürü oldu mu?
Şimdi söyleyeceğime şaşıracakınız. Ali Koç kendini tv’de bile izleyemiyor. Kendi ile ilgili bir kitabı okumanın çok zor geleceğini söyledi bana. Sonradan okudu mu bilmiyorum. Ama çevresindeki herkes okudu. Çok iyi geri dönüşler aldım.
– Taraftarın Ali Koç’tan beklentisi çok başkaydı ama ilk sezon tam bir hayal kırıklığı oldu. Bundan sonra ne olur?
Hatalar insanlar içindir. Eğer ben bu kadar çok hata yapmasaydım şimdi olduğum kişi olamazdım. Ali Koç da bence hatalar yaptı. Ama güzel bir atasözü vardır. Kör bile aynı kuyuya iki kez düşmez. Ali Koç da iki kez aynı hataları yapacak biri değil. Bu yıl bambaşka olacak. Bunu hissediyorum.
– Sizce Ali Koç’un yanlışları neydi?
Fenerbahçe başkanlık sistemi ile yönetilen bir kulüp. Ali Koç ilk yılında profesyonellerine çok güvendi. Oysa Ali Koç aurası ve sağ duyusu çok yüksek bir adam. Bazı kararlarında sağ duyusuna göre hareket etmeliydi. Aslında kendi potansiyeli çok daha yüksek. Çevresindeki herkes bunun farkında. Şu an Türkiye’de Ali Koç ile çalışıp ondan etkilenmeyecek, karizmasından, aurasından şaşkına uğramayacak çok az adam var. Bu da başkanın ilk yılında işini çok zorlaştırdı. Eskiden kulübe giremeyenler sıraya girdi. Herkes bu dönem biz de bu çarkın içinde oluruz diye düşündü. Kindarlar eski hesaplarını görmek için kulüp etrafında çok fazla dolaşmaya başladı. Bazıları başardı. Bazıları başaramadı. Ama Ali Koç ne zamanki esas liderin kendisi olduğunu hissettirmeye başladı işler değişti. Bu yıl Ali Koç kendi çizgisinde yürüyecektir. Bu da başarıyı getirir.
– Özellikle futbol taraftarının bir sezon daha bekleyecek sabrı yok. Başkana tavsiyeniz var mı?
Tek söyleyeceğim şu; daha çok Samandıra’ya gitmesi ve kim ne derse desin kulağını tıkayıp içinden geldiği gibi davranması. Bu şekilde çok başarılı olacak.
– 3 Temmuz’un yıkıcı etkisi hala devam ediyor mu?
Maalesef ediyor. Ekonomik olarak kulüp çok zor günler geçiriyor. Bunda kötü yönetimler kadar 3 Temmuz’un da büyük payı var. Fetöcüler hala bu kulüpten intikam almak istiyor. Hala uğraşıyorlar. Bu kulüp çok farklı ve çok özel. İçinde olmayan anlayamaz.
– Son olarak ne olacak bu Fener’in hali?
Güzel günler göreceğiz çocuklar
Güneşli günler göreceğiz.
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar
Işıklı maviliklere süreceğiz…
Açtık mıydı hele bir son vitesi,
adedi devir, motorun sesi.
Uuuuuuuy! Çocuklar kim bilir
ne harikûlâdedir
160 kilometre giderken öpüşmesi.
Hani şimdi bize,
Cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır.
Yalnız cumaları, yalnız pazarları…
Röportaj: Murat Nedim