Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu’nda öldürülmesine ilişkin açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, Viyana Anlaşması’na değindi. Viyana Anlaşması’nın 41. Maddesinin sanılanın aksine konsolosluk çalışanlarına dokunulmazlık vermediğini ifade eden CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Öldürenlerin tamamı elini kolunu sallayarak gitti” açıklamasında bulundu.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satırbaşları:
Neden ve hangi gerekçeyle arama için 10 gün beklendi? İkinci soru, konsolosun konutunda da arama yapıldı. Ne zaman? 16 Ekim’de. Şu garip işe bakın. Ayın 16’sında konsolos elini kolunu sallayarak gidiyor. Konsolos giderken neden müdahale edilmedi? Dokunulmazlığı var diyorlar, hikaye, dokunulmazlığı yok. Viyana Sözleşmesi’nin 41. maddesinde açık hüküm var. Bir cinayet işlenmiş. Bundan daha ağır suç olur mu? Kimden izin alıp gitti. Hangi gerekçeyle gitti? Üfürmek kolay, asarız keseriz demek kolay. Ülkeyi haysiyet içinde yöneteceksin. Türkiye’nin itibar ve onurunu koruyarak yöneteceksin.
17 Ekim’de başdanışman açıklama yapıyor. Diyor ki, Erdoğan olayı deşmeden Kral Selman’a yardımcı oldu. Siz nasıl oluyor da, olayı deşelemeden bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz. Cemal Kaşıkçı’yı öldürmek için Suudi Arabistan’dan ekip geliyor. Öldürülüyor. Herkes öldürüldüğü konusunda hem fikir. Öldürenlerin tamamı elini kolunu sallayarak Türkiye’den ayrılıyor. Katiller herkesin gözünün önünde, Türkiye’de özel uçaklara binerek ayrılıyor.
Bu ne anlama geliyor. Devasa, onurlu, haysiyetli Türkiye Cumhuriyeti devleti bir çadır devletine dönmüş durumda. Gidin diyorlar, Türkiye’de cinayet işleyebilirsiniz. Elinizi kolunuzu sallayarak ayrılabilirsiniz. Bugün diyor ki geri verin. Efendi, onlar senin gözünün önünde Türkiye’den ayrıldı. Herkesin gördüğü bir olayı görüp, cinayeti işleyenleri bırakıyorlarsa, cinayetin ortağıdırlar. Sorduğum sorulara cevap istiyorum. İşin ucunda para olunca bunlar oluyor mu acaba? Para yüzünden katilleri serbest bıraktılar. Bu ülkenin onuruyla, şerefiyle oynamaktır.
Üniversiteler bizim gözbebeğimiz. Dünyanın bütün ülkelerinde üniversiteler o ülkenin onurudur. Üniversitelerde her türlü düşünce özgürce dile getirilir.
Devleti yönetenlerin yalan söylemeye hakkı yoktur. Devleti yönetenler namuslarıyla doğruları söylemelidir. 13 Ekim’de Türk üniversiteleri tarihlerinin en özgür dönemini yaşıyor diyor. Mizah bu. Erdoğan diyor bu sözü. 19 Ekim’de tam tersini söylüyor. Türkiye’nin nasıl oluyor da 500 üniversite arasında bir üniversitesi olmaz diyor. Beyefendi siz hala kandırılıyorsunuz farkında mısınız? FETÖ kandırdı, PKK kandırdı, hala bir şeyleri yanlış yapıyoruz diyor. Yaptığın her şey yanlıştı zaten. Eğer Türk üniversitelerinin yaşadığı sorunları bilmek istiyorsa, ona 13 sayfalık bir rapor tavsiye ediyorum. Bilim Akademisi hazırlamış. Hiçbir siyasal yönü olmadığı için gerçek durumu öğrenmek istiyorsa, bu rapora baksın. Bu rapora, “Üniversitelerin bilimsel, mali ve kurumsal olarak özerk olması gerekir” diyor.
OHAL mağduru akademisyenler var, OHAL komisyonuna başvurmuş, OHAL komisyonu görevine iade edilsin diyor. Ama napıyorlar? Görevine iade etmiyorlar. Ankara, İzmir, İstanbul dışında bir yere gönderiyorlar. Hiçbir günahı olmayan akademisyen sürgüne tabi tutuluyor. Bunu acaba Erdoğan biliyor mu? Üniversiteleri ne hale getirdiğini biliyor mu? Onun göreve getirdiği rektör yardımcılarından birisi diyor ki, “Ben daha çok okumamış, cahil kişilerin ferasetine güveniyorum. Okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor” Erdoğan’ın üniversitesinin rektör yardımcısı söylüyor bunu. Bu üniversitenin dünyada saygınlığı olabilir mi? Bu adam okumuş ama cahil. Milyonlarca kişinin çocuğu okula gidiyor, okula gitmeyin diyor? Sen niye gittin? Bu kafaya bak ve bu kafa üniversitelerin yönetimine getiriliyor. Bugün cezaevlerinde akademisyenler varsa, sen dünyanın hangi ülkesinde benim ülkemde üniversiteler özerktir diyeceksin.
Eren Erdem hapiste. Niye hapiste? Yurtdışına kaçacakmış. Osman Kavala niye hapiste? İddianamesi yok. Niye hapiste olduğunu kimse bilmiyor? Trump’ın mı telefon etmesi gerekiyor? Merkel mi telefon etsin. Ya da Brunson etsin telefon, onun sesini özlemişlerdir. Avukatlar hapiste. 3. havalimanı işçileri hapiste. Havalimanını yapan şirket CEO’su özür diliyor işçilerden ama işçiler hapiste. Hak aradıkları için hapisteler.
Türkiye yönetilmiyor, savruluyor. Ben bütün arkadaşlarımın nereye giderlerse gitsinler şu sözleri tekrar etmelerini istiyorum. AK Parti iktidarı yoksulluk demektir. AK Parti iktidarı işsizlik demektir. AK Parti iktidarı pahalılık demektir. AK Parti iktidarı adaletsizlik demektir. AK Parti iktidarı tefecilere hizmet demektir. AK Parti iktidarı israf demektir. Bunları her yerde söyleyin. Bunların hepsi var.
Devletin arsalarını ve fabrikalarını sattılar. Türkiye’yi batağın içine soktular. Şimdi tefecilere teslim oldular ve borç para arıyorlar. İstanbul’da 1433 temizlik işçisi alınacak, bu kadroya 51 bin 467 kişi kuraya girdi. Aynı tablo Ankara’da da var. Orada da 40 temizlik işçisi var. 55 bin 538 kişi kuraya katılacak. AK Parti iktidarı, yoksulluk, işsizlik, pahalılık demektir. Bunu anlatmak bizim temel görevimizdir. Bu 55 bin 538’den 3042’si üniversite mezunu. Özellikle AK Parti’ye oy veren annelere seslenmek isterim. Sen çocuğunu üniversiteye gönderiyorsun. Senden daha iyi bir hayatı olsun diye. Hangi anne çocuğunu üniversiteye temizlik yapsın diye gönderir? Senin üniversiteye giden çocuğunu temizlik işine mahkum edenlere oy verme kardeşim, oy verme.
AK Parti iktidarları döneminde yurtdışındaki tefecilere ödedikleri faiz 158 milyar dolar. Bu parayla yeni bir Türkiye kurardın. Vatandaşın cebinden toplayıp dışarı ödedikleri faiz. Sıcak para ve yabancı sermayenin doğrudan götürdüğü kar, 198 milyar dolar. Satacak bir şey kalmadı, borçlanıyorlar. Tefeci diyor ki, bu faiz bana yetmez. Direndi arttırmadı. Sonra 3 kat arttırdı. Sonra 5 yıllık devlet tahvili faizini de arttırdılar. Sonra biz dolar bazında faizi yüzde 7.5’a çıkardılar. Dünyanın en yüksek faizlerinden birini veriyorlar. Yılbaşında bu faiz 10 yıllık yüzde 5.2’ydi. Faizi yükselttiler ve 5 yıllık yaptılar. Yüzde 44 faizi arttırdılar. AK Parti iktidarı bir grup tefeciye hizmet eden iktidardır. Seçimden önce mücadele edeceğim diyor, seçimden sonra emret tefeci kardeşim diyor. 81 milyonu tefeciye hizmet eder hale getirmek günahtır. Türkiye’yi bu tefecilerden kurtarmak bizim boynumuzun borcudur. Onlar yapamazlar, onlar yakayı kaptırdılar.
Her şeyi sattınız, milletten vergiyi aldınız, borca batırdınız şimdi tefeciye yakayı kaptırdınız. 2019’da bütçesine gelelim. 2019’da ödenecek faiz yüzde 53.5 artıyor. Bunların meclise verdiği bütçede var. Tefeciye bundan iyi hizmet eden hükümet olmamıştır. Sarayın bütçesi 854 milyon lirayken, 2 milyar liraya çıkıyor. Bu bütçeyle mücadele etmek CHP grubunun namus borcudur. İşçinin, emeklinin, öğretmenin hakkını korumak CHP grubunun namus borcudur. Biz mücadele edeceğiz. O sarayında ejder suları, maden sütü içecek. Yazlık sarayında, kışlık sarayında, uçan sarayında oturacak tefecilere hizmet edecek. Çiftçiye mazot için yarısı senden yarısı bizden diyorlardı. Çiftçi kardeşim nerede bunlar? Malı tamamen götürdüler kardeşim sana bir şey kalmadı. Gübrede yüzde 10 yapacaklardı, yüzde yüz zam geldi. Cumhuriyet tarihinde ilk kez yem fiyatları süt fiyatlarının üstünde. Öğrenciler pansiyonda kalacak, ona bile zam yaptılar. Önemli olan saray ve onun beslemeleri değil. Önemli olan bu ülkede insanların huzur içinde yaşamalarıdır. Bu ülkede herkesin huzur içinde yaşayacağı sözünü veriyoruz. Hiçbir üniversitenin düşüncesine ambargo konulmayan bir Türkiye inşaa edeceğiz.