CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu özetle şunları söyledi:
“27 Haziran 1919. Atatürk’ün Sivas’a ilk gelişidir. Sivas’ın Mustafa Kemal Atatürk’e vermiş olduğu değer kayda değerdir. 4 Eylül’de Sivas Kongresi gerçekleşir. Sivas Kongresi’nde alınan kararlar önemlidir. Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür der. Kuvayi Milliye burada egemen bir güç olarak milletimizin önüne konuluyor. Manda kabul edilemez der. Uzun tartışmalar sonra Gazi Mustafa Kemal kongre başkanlığına seçilir.
CHP’nin ilk kurultayı
CHP’nin ilk kurultayı Sivas Kongresi’dir. Parti kurulmadan önce kongresini yapan dünyadaki tek partiyiz. Mücadele kutsal bir mücadeledir. Bizim eksenimiz bağımsızlıktır, kalkınmaktır, büyümektir. Bizim eksenimiz altı oku ile belirlenmiştir. Gazi Mustafa Kemal bunu ifade eder ve ilk kurultayımız 1927’dir der.
21 Ekim 1920 TBMM beyannamesi. Çoğu milletvekili arkadaşımızın bundan haberi yoktur. 1920’de TBMM öyle bir beyanname yayınlıyor ki.. TBMM kendi ordusunun hangi azim ve kararlılıkla yola çıktığını anlatıyor. TBMM halkın yoksulluk sebeplerini ortadan kaldırmayı başlıca hedef koyar. Buna göre sosyal kardeşliği hakim kılarak halkın ihtiyaçlarına göre bir örgütlenme yapılacaktır.
Sanayi devrimini kaçıran imparatorluk
Cumhuriyet kurulur. Bir borç batağına saplanan bir imparatorluk vardır. Osmanlı sanayi dönemini kaçırmıştır. Atatürk 1935’te “uçurumun ucunda kanlı bir ülke, yıllar sonra saygı ile tanınan bir devlet” diyor.
El insaf gerçekten
Yaptıkları ilk işlerden biri Aşar vergisini kaldırırlar. 1925 Alpullu Şeker fabrikasını kurarlar. Kayseri’de uçak fabrikasının temeli atılır. Tarım toplumu, tarım okulları kuruluyor. 1928 millet mektepleri kuruluyor. Sekiz yüz bin kişi okuma yazma öğretiliyor. 1930 Merkez Bankası kuruluyor. CHP’nin dikili ağacı var mıydı diyorlar. Bu millete hizmet etti mi diyorlar. El İnsaf gerçekten. 1933’te 1. 5 yıllık kalkınma planı devreye konuluyor. 9 yıl sonra Kayseri’de üretilen uçak Ankara’ya geliyor. Türkiye yoksulluğu aşan kendi uçağını üreten 5 ülkeden biri haline geliyor. Eskişehir uçak fabrikası kapandığı dönemde 112 savaş uçağı üretmiştir. Şimdi elinizi vicdanınıza koyun Türkiye uçak ihraç eden bir ülkeden ne oldu da bu duruma düştü.
Osmanlı’nın borçlarını reddetmedi bu ülke
Osmanlının borçlarını reddetmedi bu ülke. Ereğli Demir Çelik Fabrikasını kurdular 1937’de. Sivas’a bakın Sivas’ta da var bir fabrika. Kime teslim ettiler kime sattılar? Eğer siz bu fabrikayı çalıştıramıyorsanız bunun sorumlusu siyasi yönetimdir. Türkiye üretmesin istiyorlar. Türkiye ele güne muhtaç olsun diyorlar. 1937 ilk Türk denizaltısının omurgasının işlemi yapıldı. Hani biz hiç bir şey yapmamıştık. Bunu bilmeyenler tarih bilmiyorlar.
Sanayi devrimini kaçıran bir Osmanlı imparatorluğu’ndan genç Türkiye Cumhuriyetine. Köy Enstitüleri kuruldu. Sanayi oluşunca işçi sınıfı ortaya çıktı.
Çiftçiyi üretemez hale getirdiler. Her şeyi ithal ediyoruz. Etten tutun mercimeğe kadar. Rezalet, Her vatandaşın düşünmesi lazım. Cumhuriyet tarihini çok iyi anlatabilirsek çok şey kazanmış oluruz.
Bugün geldiğimiz noktada Türkiye ekonomik olarak sıkıntıdadır. Bir krizin ortasındayız. Biz yine CHP olarak krizin daha başında 13 Ağustos’ta bir basın toplantısı yaptık. Bu krizden şöyle çıkabiliriz dedik, dinlemediler. ‘Kriz yok’ dediler. Bugün kendileri krizin olduğun söylüyorlar. Bugün Türkiye’nin dış politikada da ciddi sorunları var. Bugün pinpon topu gibi Amerika ile Rusya arasında gidip gelen bir Türkiye var.”
AKP’ye 5 maddelik çağrı
Kılıçdaroğlu yaptığı konuşmasında AKP’ye 5 maddelik bir çağrıda bulunarak beklentilerini sıraladı:
“1- Cumhurbaşkanı tarafsız olmalı: Cumhurbaşkanları devletin sigortasıdır. Bir cumhurbaşkanı bir partinin genel başkanı olamaz. Siz bütün devleti bir kişinin iki dudağına bağlamışsınız. Mustafa Kemal’e verilmeyen yetkiler 21. yüzyılda bir kişiye verilmiş.
2- Güçler Ayrılığı ilkesine uyacaksın: Dünyada sağlıklı işleyen bütün devletlerde güç kontrol edilir. Güç baskı aracıdır. Neyle kontrol ediyorsunuz gücü yasama, yargı organıyla ama bunlar birbirlerini denetliyorlar. Şimdi hatayı telafi edecek makam yok. Devlet şimdi eski devlet değil. Bir saray devleti bir de Türkiye Cumhuriyeti devleti. Nerede Dışişleri Bakanı? Yok. Saray’da başka bir dışişleri bakanı var.
3- Devlet yönetiminde şeffaflık: Devleti yönetenler tüyü bitmemiş yetimlerden de vergi alırlar. Dünyanın bütün demokrasilerinde yöneticiler toplanan vergileri harcar ama hesap verirler. Şunu buraya harcadım derler. Şehir hastanelerini kaça yaptın? Havaalanını kaça yaptın? Sır. Elin oğlunun bildiği şey bizim vatandaşımız için neden sır oluyor? Sayıştay dünya standartlarına göre denetim yapmalıdır. Sayıştay’ı kontrol ediyor, rapor yazma diyorsanız, olmaz arkadaşlar.
4- İki devlet yönetimine son verin: İşten çıkarmalar yaşanıyor. Saray’da kriz yok mutfak dolu. İşsizliğin ne olduğunu onlar bilmezler. O zaman yapılması gereken çağrımız şudur; ekonomik sosyal konseyi topla. Dertli insanları bir topla dinle bakalım ne diyecekler. Ben dinlemem diyor. O zaman bu Anayasa değişikliğini neden yaptık biz? Diyeceksiniz ki Anayasa mı var bu ülkede? E usulen de olsa bir Anayasa var. Bu konsey Anayasa’da var. Üç ayda bir toplanması lazım, en son 2009’da toplanmış. Peki bu vatandaşın derdini nereden öğreniyorsunuz? Damat mı söyleyecek sana? Damadın başka işleri var.
5- Dövizle verdiğin garantiyi Türk lirasına çevireceksin: Faturayı vatandaşlar ödüyor. Kim ödedi? Emekliler, işçiler, işten atılanlar, sanayiciler. Sen yaşanan krizin adil dağılmasını istiyorsan dolar bazında verdiğin ihaleleri TL bazına çevireceksin. “