Şuursuzca borçlanamıyoruz ya artık, bizim Mali İşler Daire Başkanlığı ikide bir, bana sözünü dinletebileceğini düşündüğü adamlarla haber gönderiyor, “Birazcık bağımsızmışız gibi davranabilirsek, faizleri şöyle kuvvetlice artırabilirsek daha çok borçlanabiliriz” diye, oralı olmuyorum ama, artık bıçak kemiğe dayandı ve, evet, para da kalmadı, sonunda kaynımla haber gönderdim, “İyi, artırın bari” deyiverdim. Dedim ve de faizleri iyice yükselttiler ama, bir kuruş para da borçlanamadılar, tersine, piyasaya döviz basıp duruyorlar, elde avuçta ne varsa çöpe atıyorlar. Bunları… Bunları hallederim de, asıl o büyük belediyeler… Bizi kıskanıyorlar! En büyük eserim diye övünüp durduğum devasa otogar inşaatı da parasızlık nedeniyle, belediyemizin kuruluş yıldönümüne yetişemeyecek, ne yapsak ne etsek derken…
“İşçiler mi, direniş mi, tıkın içeri!” diye gözleri faltaşı bağırıyordu İsmail ben tam otururken.
“O işin içinde başka dümenler olabilir,” dedi Hakan, “Bu işçiler yandaş şirketlerin çalışanları. Öyle kolay kolay direnişe falan geçmezler. Acaba, inşaat para yetmezliği nedeniyle yetişemeyecek de, suçu işçilerin üzerine yıkmak için mi provokatif hareketler yapıyorlar diye düşünmeden edemiyorum, not edeyim dedim…” Hasan kımıldandı, “Yani, bu işçiler şimdiye kadar hangi partiye oy veriyorlarsa yine o partiye oy vermeye devam edecekler mi diyorsun?” dedi.
“Aynen öyle diyorum,” diye yanıtladı Hakan. Bugay gözlüklerini düzeltti, “Olabilir. İnsanın homoeconomikus olmadığı, ekonomik sorunlara olan tepkilerini de içinde bulunduğu toplumsal kültürel koşullarla bağlantılı olarak gösterdiği artık biliniyor. Ekonomi kötü gidiyor diye, kendini içinde hissettiği kimliksel yapıdan bir anda kurtulmasını beklemek doğru olmayabilir. Ama bu, sosyalistlerin işçilerin direnişine kuşkuyla yaklaşmalarına bir neden olamaz. Haksızlık, adaletsizlik, eşitsizlik, baskı, sömürü ve savaştırılma, özgürlük kısıtları; sosyalistlerin her koşulda karşı çıkmalarını gerektiren olgulardır,” dedi.
Selen de, “Böyle olduğu için Cumartesi Anneleri’nin eylemlerine büyük bir vicdani destek var. Cumartesi Anneleri bir cumartesi eylem yapmasalar bile, vicdanlı insanlar, kafalarında, o cumartesi acılı annelerin canlarını anmakta, aramakta olduklarını bilecekler, biliyorlar da,” diye Bugay’ı destekledi.
“Batanlar batıyorum diyemiyor, televizyon kanallarında döviz fiyatları gösterilmesin diyen ve iş adamı olduğunu düşünenler var, uçan görgüsüzlük kaç paraya, 400 milyon dolara mı yoksa 500 milyon dolara mı alındı diye soranlar duymazdan geliniyor, ben böyle bir vurdumduymazlık dönemi yaşamadım, yaşadıklarımıza örnek olabilecek herhangi bir tarihsel bilgi de göremiyorum, ne olacak, nasıl olacak bilemiyorum,” dedi Doktor Özgür.
“Çok haklısın,” diye başladı Bugay, “Gerçekten de yaşadıklarımızın, geçmişten örneklerle açıklanabilecek bir yanı yok. Dayanacak, destek alınabilecek hiçbir deneysel veri bulunmuyor. Kuşkusuz elimizde güçlü teorik göndermeler var ama, deneyimlerimizi yine de kendimiz yaşayacağız…”
“Nasıl olacak…” diye mırıldandı Hasan.
“İşçi sınıfı, öncüleriyle var olur. Sınıfın öncüleri, bilimsel teknolojik gelişmeleri üreten, bu gelişmelere en yakın duran kesimdir. İşte bu kesimin, bilimin tüm disiplinlerini harmanlayarak yapacağı saptamalar ve bu saptamalara uyumlu örgütlenme önerileri ışığımız olacak, ete kemiğe bürünecek. Başka bir yol bilmiyorum,” dedi Bugay.