İran sinemasından ilginç yönetmenler çıkıyor, Ashgar Farhadi de onlardan biri, onu ilk anımsadığımız film Elly Hakkında idi, bir kadının kayboluşu hakkındaydı film, ardından Bir Ayrılık geldi, ki şimdiye kadarki en iyi filmiydi bu, nitekim en iyi yabancı film dalında Oscar aldı, ardından Geçmiş geldi, ve sonra Satıcı, ki bir en iyi yabancı film Oscar’ı daha getirdi yönetmene, şimdi de Herkes Biliyor geldi.
İlk kez tamamen başka bir ulusun, İspanyolların arasına giriyor, ilk kez uluslar arası bir kadroyla çalışıyor, Penelope Cruz, Javier Bardem ve Ricardo Darin başrollerde, ama farklı bir hikaye olsa da ana hatlar her zamanki gibi ortaya seriliyor.
Bir aile düğünü için geldikleri kasabada kalabalık aile efradıyla hasret gideren kadının kızı kaçırılınca birden geçmiş sevgililer veya satılan topraklar üzerinden ihanet, yalan, sırlar, vicdan gibi birçok konu tartışmaya açılıyor.
Bu noktada, Faradi’nin yönetmenliği yine etkileyici olsa da, özellikle senaryodaki bazı eksikler, hele apaçık bir final ihtiyacı bariz biçimde görülüyor, bu yüzden yönetmenin en olmamış filmi sayılabilir bu.
Tabii olağanüstü sahneler bulunduğunu, bazen iki kişinin karşılıklı döktürdüğü anları nefessiz seyrettiğinizi söylemeliyiz, bu noktada herkes bir yana, Penelope Cruz’un kesinlikle nefis bir oyunculuk sergilediğini kaydetmeliyiz.
Yani, kötü değil, sıkıcı değil, eksikleri bulunsa da, iyi bir film Herkes Biliyor…
Savaşan Kadın
Baştan söyleyeyim, çok eğlenceli bir film Savaşan Kadın, özellikle başlarda şakaların üst üste geldiği yerler gayet akıcı kurgulanmış, üstelik çevre sorunları gibi ciddi bir mesele etrafında seyirciyi hem bol bol gülmeye hem de biraz düşünmeye sevk eden bir yanı var hikayenin.
Bir kasabada hem mutlu şekilde koro şefliği yapan, hem de kimliğini gizleyerek çevreci eylemlere girişen 40 yaşlarında bir kadının, yıllar önce yaptığı başvuru sonucu karşısına evlat edinme fırsatı çıkınca girdiği ikilemi görüyoruz, bir de ikiz konusu var ki, onu filmi seyredenlere bırakalım.
Bu tarz Kuzey’den gelen filmlerin tuhaf bir kara mizah anlayışı vardır, bu film de İzlanda’dan, ama burada dünyanın her yerinde anlaşılıp gülünecek bir doz yakalamışlar, hem kadının bireysel macerası, hem de hükümet katındaki maceralar güldürüyor seyirciyi,
İlk yarısı iyi gidiyor yani filmin, ama ikinci yarı da biraz sarkıyor, kadının başına gelen başka bazı sorunlar filmi de seyirciyi de sıkıştırmaya başlyor, neyse ki yönetmen toparlıyor durumu, sonunda yine eğlenceli bitiyor film.
Başrol oyuncusu Haldora Gerharosdotur (Türkçeye aktarmaya çalışınca böyle oldu ismi) özellikle dizilerle tanınan bir oyuncu, ve burada, hem de iki yük alarak sırtına çok iyi bir iş çıkarmış.
Yönetmen Benedikt Erlingson, daha önceki filminde yer alan mizahı bir nebze daha kırmış, muhteşem doğa manzaralarından komik portrelere gayet şık bir iş çıkarmış.
Velhasıl, eğlenceli bir seyirlik Savaşan Kadın…
Kelebek
1973 yapımı Kelebek filmini seyretmiş olanlar bu yenisini beğenmez, hatta seyretmez belki…
Oysa 2017 yapımı yeniden çevrim, evet birçok eksik gedik bulunmasına, bu kez genel ortam daha içaçıcı olmasına rağmen, bugünün genç seyircisi için fena değil yine de, dönüp eski klasiği de seyrederler belki, ki iyi olur.
Elbette Steve McQueen ve Dustin Hoffman ile kıyaslamak çok yersiz ve haksız olur, bariz biçimde üstün onlar, ama söylemek lazım ki Charlie Hunnam da, iki hafta önce Oscar almış olan Rami Malek de rezil olmamışlar en azından, fena oynamamışlar.
Film, kaçmayı kafasına koymuş bir haksız mahkum ile kurtulana kadar idare edilmek isteyen zengin mahkumun, suçluların sonsuza kadar gittiği Fransız Guyanası’ndaki zoraki dostluğunu anlatıyor, bu kez bazı sahneler yok, bazı detaylara girilmemiş, bazı konuşmalar kısaltılmış, ama genel yapı aynı.
İlk filmdeki korkunç atmosferin yerini burada iç açıcı bir atmosfer alıyor, ilk filmin tersine burada iki yıllık hücre hapsinden nerdeyse aynı çıkılıyor, ilk filmdeki cüzzam burada hiç yok, ilk filmdeki o unutulmaz laflar burada edilmemiş, yani bayağı bir eksik var, ama yine de hiç yoktan iyidir, en azından böyle unutulmaz filmlerin yeniden çevrimi bir kazançtır bizce…
Yüzbaşı Marvel
Yüzbaşı Marvel elbette bu yılın en gösterişli süper kahraman filmlerinden biri.
Hem ana karakterin kendi başına taşıdığı özellikler, hem de diğer kahramanlarla girdiği mücadeleler, meraklısı için ilgi çekici kuşkusuz.
Üstelik geçmişin popüler kültürüne, özellikle de sinemaya dair göndermeler, bir de Marvel’in çevresinde feminist dokundurmalar da mevcut, hafif de olsa…
Ama açıkçası bu tür filmlere pek yüz vermeyenleri kendi içine alacak başka bir numara var mı derseniz, maalesef yok.
Yeterince hızlı akıyor, gayet gürültülü patırtılı kovalamaca ve dövüş sahneleri içeriyor, birkaç da sakince geçmişini anlatan bölüm aktarıyor bu arada, ama dışardan bakana gel gel yapan bir yanı yok.
Sadece başrolde oynayan Brie Larson merakımı çekti, malum birçok filmde güzelliğinin yanı sıra oyunculuk alanındaki üstün yeteneğiyle de göz dolduruyordu, aslolarak Gizli Dünya isimli filmle iz bıraktı, hani küçük yaşta kendisini kaçıran adamın tecavüzü sonucu doğurduğu çocuğuyla bir odada kapalı kalan genç kadını canlandırıyordu, hatta bu rolle Oscar da kazanmıştı, şimdi o kız kabul ettiyse bir şey var mıdır acaba dedik, ama kader farklı bir şey yazmamış ona da ne yazık ki.
Bu arada en uzunu Samuel L. Jackson’ınki olmak üzere Jude Law’dan Annette Bening’e uzanan bir tür ünlü oyunculardan katkılar bölümü de var tabii.
Ama bu kadar hareketli renkli özelliğe rağmen seyredeceğiniz güzel vakit harcatan hareketli bir süper kahraman macerası, hepsi bu…