İki yeni dizi başladı ekranlarda. Kanal D’de Muhteşem İkili, Show TV’de Çarpışma. İki dizi de daha açılışta “bol aksiyon” vaat etti ve bunu yerine getirmek için elinden geleni ardına koymadı. Fakat önüyle ardı arasındaki mesafe kısa olduğu için, sonraki bölümlerde hareket önce yavaşladı, sonra durdu. Oysa Muhteşem İkili’de İbrahim Çelikkol ve Kerem Bürsin’in ya da Çarpışma’da Kıvanç Tatlıtuğ’un daha fazla çatışmaya girmesi beklenirdi. Hayır, diziler daha başlamadan alay-ı vâlâyla tanıtımları yapılan hareketli sahneleri çekmiş olduklarını göstermek için değil, bu dizilerin aslnda basbayağı fantastik ürünler olduğunu daha fazla sergilemek için. Öyle ya Barca’nın (Çelikkol) kurşunlardan muhteşem kurtuluşları ve MKC’nin (Bürsin) rakiplerine olağanüstü dalışları neyse de, Kadir Adalı’nın (Tatlıtuğ) koca arabayı üstlerine doğru sürüp hareket halindeyken onun arkasından tek başına koca çeteye ateç açması ya da bombalama sırasında havalanıp metrelerce uçtuktan sonra yere düştüğünde vücudunda tek bir kırık bulunmaması gibi gerçekten fantastik sayılabilecek sahneler bolca sergilenmeli, çünkü seyirciye “aksiyon” diye söz verdiler, gerçi “fantastik” demediler, neyse o kadarına bakmıyor seyirci neyse ki, hareket olsun yeter. Ama sanki böyle tanıtmamışlar gibi, son bölümlerde ikisi de geçmiş ve bugünün aşk ilişkilerine dalıp hareketi azalttılar, anlaşılan “ilk bölümde vur, sonra rutine bağlarsın” şiarı canlılığını koruyor belli ki. Böyle olunca karısı ve çocuğu bombayla öldürülmüş iki karakteri başrollere yerleştirmiş Muhteşem İkili ve Çarpışma, en azından “ailecek” seyredilebilir artık…
Narkisos dereye bakınca…
Doğrusu ikisi de işlerine özen gösteren, gayet donanımlı ve yürekli iki gazeteci, Fatih Portakal ve İsmail Küçükkaya. FOX’ta biri ana haberde, diğeri sabah haberlerinde, merakla ve keyifle seyrediliyorlar bu yüzden. Ama aralarında çok önemli bir fark var, Fatih Portakal ne kadar mütevazı ise, İsmail Küçükkaya o kadar kendine hayran. Sabah programının adını her söyleyişinde “İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat” diye kendi adını da tekrarlaması bile bir narsistlik belirtisi doğrusu, hele o “onu da tanırım, bunu da tanırım” edalarını seyirciye satması hiç hoş durmuyor, benden söylemesi. Kuşkusuz tarafsız kalabilen ender televizyon kanallarından biri olarak hem nalına hem mıhına vurabiliyor, hem yardan hem serden geçebiliyorlar. Bu konuda işlerine gölge düşürmüyorlar ama işte bu da küçük bir “nazarlık” eleştirisi, herkesten çok onlar kendilerine ve dillerine hakim olmalılar…