DHA’nın yaptığı habere göre 5 şubat gününde meydana gelen söz konusu kazanın kara kutusu Almanya’nın Braunschweig şehrinde yer alan Alman Havacılık Kaza Soruşturma Bürosu tesislerinde önceki gün Amerikalı yetkililerin nezaretinde deşifre edildi. Kara kutu kayıtlarına göre meydana gelen kazada pilot hatası düşük seviyelerde. Uçak, sanılanın aksine pistin ortalarına veya sonuna doğru sert olarak değil, 3 bin metrelik pistte normal bir mesafe olan 705’inci metresine iniş gerçekleştirmiş.
Uçak limitler içerisinde ve pilotların o an için risk almadan gerçekleştirdiği normal iniş sonrası pistin son metrelerinde daha önceki iniş kalkışlar sebebi ile frenlemeye izin vermeyecek durumdaki zemin üzerinde kaymış. Pistin sonunda durma sahası yerine dik açılı bir yamaç bulunması ve bu yamacın kaymaması adına yapılan duvar uçağın parçalanmasına neden olmuş.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan kaza ile ilgili olarak yaptığı değerlendirmesinde, “Pilot burada bir inisiyatif kullanmıştır ve bu inisiyatifi kullandıktan sonra uçağı kontrol etmekten aciz kalmıştır” ifadelerine yer vermişti.
İnişinden hemen önce yıldırım düştü
Tespitler şöyle:
Olumsuz hava şartları nedeniyle Pegasus’un kaza yapan uçağına inişinden hemen önce yıldırım düştü. Yıldırımlara karşı donanımlı uçaklar bundan etkilenmiyor. Ancak her iki pilot da prosedür gereği konsantrasyonlarını yıldırımın uçağın aletlerine bir etkisi olup olmadığına odakladı.
Bu sırada uçağı kaptan pilot kullanırken ikinci pilot ise iletişim ve aletlerin takibi görevine odaklanmıştı. Kule daha önceki iki uçağın pisti pas geçtiğini söyledi. Ancak bu uyarısını havacılık terminolojisine göre İngilizce yapması gerekirken Türkçe yaptı. Kaptan “Anladım” diye cevap verdi ancak iletişimden sorumlu Hollandalı ikinci pilot anonsu anlamadığı ve inişe saniyeler kaldığı için kokpitte koordinasyon bozuldu.
Bu sırada bir başka uçak, kaza yapan uçaktan hemen önce aynı arka rüzgarla kalkış yaptı. Bu da pilotlara her şeyin normal akışı içerisinde olduğu hissini yarattı.
O sırada arka rüzgar saatte 26.4 kilometre süratle esiyordu. Pegasus Havayolları arka rüzgar pas geçme limiti saatte 28 kilometre olduğu için pilotlar toleranslar içinde olan uçakla iniş kararı aldı.
Pilotlar uçak indiği anda normal frenleme yapmaya başladı. Uçağın sürati saatte 98 kilometreye kadar düşmesine rağmen o anda aniden arka taraftan gelen rüzgarın sürati saatte 51 kilometreye çıktı. Bu itiş sürati arttırdı.
Pilotlar yine de duracaklarından emin oldukları için sert frenlemeden vazgeçerek ıslak zeminde kaymamak için kendi aralarında konuşarak pistin ortasındaki değil sonundaki çıkıştan dönmeye karar verdi. Bu sırada kabin içerisinde her şey normal olup uçak yavaşladığı için hostesler “Telefonlarınızı kullanabilirsiniz” anonsu yaptı.
Pilotlar sıklıkla kullanılmayan pistin sonundaki dönüşe doğru geldiklerinde iyice yavaşlamak için tekrar fren yaptı. Ancak muhtemelen uçak, pist üzerinde bulunan daha önceki yüzlerce iniş kalkışla oluşan lastik izlerinin üstüne inince kaymaya başladı ve hız hiç kesilmedi. Sorun tam olarak bu anda başladı ve pilotlar bir anormallik olduğunu bu sırada anladı.
Pilotlar sert frene geçmelerine rağmen uçak 17 saniye boyunca pistin son 700 metresini kayarak ve hiç yavaşlamayarak kat etti. Bu süre ve mesafe normal zemin olması halinde daha hızlı bir uçağın bile durması için yeterliydi.
Pistin sonunda ‘stop way’ adı verilen bu gibi durumlarda uçağı hasar almadan durduracak yumuşak toprak zeminli saha yerine dik eğim bulunması nedeniyle uçak aşağıya yuvarlandı.
Dik zeminin kaymaması için yapılan istinat duvarı uçağın parçalanmasına ve hasarın artmasına neden oldu. Ancak yetkililer bu durumun aynı zamanda uçağın motorlarının koparak gövdeden ayrılmasına neden olduğu ve böylece uçakta yangın çıkmadığı görüşünde de birleşiyorlar.
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’ne bağlı Kaza İnceleme ve Araştırma Kurumu (KAİK), tüm bu bilgiler ışığında, başta pistin en son ne zaman temizlendiği olmak üzere hava trafik kontrolörleri dahil araştırmayı daha geniş bir perspektife yaymaya hazırlanıyor. Uçağın sert inişi sonrası kazanın oluştuğuna yönelik açıklama ve yorumlar nedeniyle gözler neredeyse tamamen pilotlara çevrilmişti. Ancak gerek uçağın rüzgar limitlerinde inmesi gerek ise pistin ilk bölümüne teker koyması ve hatta uçağın neredeyse durma aşamasına gelmesine rağmen son metrelerde hızını kesemeyerek kayması, inceleme heyetinin diğer risk faktörlerine de odaklanmasına neden oldu.