Milliyet’ten Mert İnan’ın yaptığı habere göre Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, Marmara Denizi’nden geçen 130 kilometrelik faya yönelik olarak 2013 yılından bu yana sürdürülen araştırmanın sonuçlarının bir bölümünü açıkladı.Enstitü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, deniz tabanına yerleştirilen cihazlar ile gözlem yapıldığını ifade ederek, elde edilen verilere göre Tekirdağ-Şarköy açıklarından Marmara Ereğlisi açıklarına uzanan fay hattındaki deprem riskinin, Silivri’den-Büyükçekmece açıklarına uzanan orta segmentten daha düşük olarak yorumlanabileceğini dile getirdi.
Prof. Dr. Haluk Özener, depremin büyüklüğünün 7’nin üzerine çıkacağını, tarih veremediklerini belirterek “Bu aşamada yapılabilecek tek şey deprem zararlarını azaltmak” dedi.
“Veriler batı segmentindeki enerjinin daha yavaş biriktiğini gösteriyor”
Kandilli Rasathanesi Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi Müdürü Dr. Doğan Kalafat, denizde tek bir fay parçasının olmadığını, kendilerinin ‘batı, doğu ve orta segment’ olarak ayırdıklarını ana fay parçasının izlendiğini ifade etti.
Dr. Doğan Kalafat, batı ve orta segmentte gerçekleştirilen çalışmaların bitmek üzere olduğunu, İstanbul’daki Prens Adaları açlıklarından Çınarcık-Yalova açıklarına uzanan doğu segmentine ait verilerin salgının sona ermesiyle ele alınacağını belirtti.
Müdür, verilerin batı segmentindeki enerjinin daha yavaş biriktiğini ve alandaki depremlerin daha derinde meydana geldiğini, bu sebep ile de batı segmentte deprem potansiyelinin göreceli olarak daha az risk taşıdığı şeklinde yorumlanabildiğini kaydetti.
“Yaklaşık 250 yılı aşkın süredir deprem olmamış…”
Kalafat, şunları kaydetti: “Özel ölçüm cihazlarından alınan bilgilerin analizinden yararlandık. Batı segmentindeki yoğun enerji boşalımı söz konusu. Ancak orta Marmara’da daha sıkıntılı bir tablo söz konusu. Bu segmentte en son meydana gelen depremin 1766’da olduğu çeşitli bilim adamları tarafından kabul edilmektedir. Yaklaşık 250 yılı aşkın süredir deprem olmamış bir alanda riskin daha fazla olduğunu söyleyebiliriz.
Ayrıca orta segmentte Japonlar ile yaptığımız çalışmada, sismik hızlarda değişkenlikler, hız kontrasları görülmüştür. Düşük hıza sahip alanlarda sismik aktivite daha yüksek ancak sismik aktivitenin düşük olduğu alanlarda sismik hızların yüksek olduğunu gördük. Eldeki verilere göre Silivri açıklarından Büyükçekmece’ye doğru uzanan orta segmentin gelecekte meydana gelebilecek depremler için aday olduğu şeklinde yorumlanabilir. Hız kontrasları olası kırılmanın olacağı yerleri gösteriyor. Yalova açıklarından Prens Adaları’nın önünden doğru uzanan parçadaki çalışmaları henüz tamamlamış değiliz. Şimdiye kadar elde ettiğimiz verilere göre yüksek anomalilerinin görüldüğü orta segment (Silivri-Kumburgaz-Büyükçekmece) açıkları. Olası kırılmanın beklendiği alan olarak öne çıkıyor.”