Evden çıkarken hava çok sıcaktı. İl dışından dostlar gelmiş. Bir göl kenarında mangal eşliğinde muhabbet edeceğiz. İnsan istediklerinin gerçekleşmesini umuyor. İyimser bir varlık nihayetinde. Yağmur ihtimali var ama yağmayacağını umuyorum. Hatta üzerime hırka bile almıyorum. Zaten hava çok sıcak. Hava durumuna bakmak bir dakikamı almaz. Ancak olumsuzluk ihtimalini bile düşünmek istemiyor insan. Hava kötü olursa alınacak önlem ne kadar tatmin edebilir ki! Varsın kötü gidecekse tümden kötü gitsin. Güzel bir sohbet bozulduktan sonra, büyük ikramiyeyi tek rakamla kaçırmış gibi hissederim. Varsın amort ile teselli olmayım.
Göl kenarındayız. Mangaldan anlamayan 3 kafadar için en zor anlar mangalı yakma çabasıdır. Dakikalar ilerliyor. Ancak gelişme yok. Umutlar azalıyor. Dış destekler, şu, bu derken zor da olsa başarıyoruz. Artık arka plan oluştu. Esas olan muhabbete başlayabiliriz. Tipik bir Türk toplumu örneğiyiz. Rakı olur da ülke kurtarılmaz mı? Kurtardık. Umudumuz az olsa da üstün iyi niyet ve gayretlerimizle kurtardık. Sonra alkol iyice kanımıza karıştıkça dünyanın gidişatına da müdahale ettik. Sanırsınız Birleşmiş Milletler toplantısıydınız. Bu arada hava iyice soğudu. Hırka bile almadan şort- t-shirt ile çıkan beni tek ısıtan alkolün sıcaklığı. O da olmasa dişlerim birbirine değecek.
Muhabbetin finalini ustamız yaptı. Geçmiş anılarından söz ederken ‘Aklıyla hareket edenler başarır, duygularıyla hareket edenler benim gibi anılarını anlatır’ dedi. Final sonrası herkes dağıldı. Ben kendimle kaldım. Ancak aklımda hep bu son söz yankılanıyordu. Duygularıyla hareket edenler gerçekten kaybederler mi? Vizyondaki ‘Upgrade’ filmini düşündüm. Bir çılgın bilim adamı, bilinç altında olmak istediği mükemmel halini bir yapay zeka sistemini üreterek gerçekleştirir. Stem denen bu yapay zeka kelimenin tam anlamıyla mükemmeldir. Önce zayıf bilim adamını ele geçirir. Akabinde sıradan bir karı kocayı deney hayvanı gibi kullanarak kendisini test ettirir. Üstelik ne pahasına! Kadının ve pek çok insanın ölmes pahasına… Sonuçta her şey dönüp dolaşıp Darvinizm’in faşizan yorumuna dayanıyor: zayıf olanlar yok olmalı! “Bundan doğal ne olabilir ki” düşüncesini de alttan alta bize kabul ettirerek yapar bunu. Bir tür evrim diye açıklanarak üstelik….
Klasik anlamıyla elbette insan türü farklı bir biyolojik türe dönüşmeyecek. Ya da kanatları çıkmayacak. Fakat yapay zeka tüm bunlardan daha farklı. Yapay zeka tahmin edebileceğiniz gibi fakirlerle toplumsal olarak alt tabakadakalanların ulaşacağı bir şey değil.
Dikkat ettiyseniz son yıllarda sinemada yapılan bu tarz filmlerde insan hep aşağılanıyor. Meşhur ‘Matrix’ serisinde Ajan Smith’in Neo’ya söylediği sözleri hatırlayın: “İnsanlar hastalıktır. Bu gezegenin kanserleri. Sizler vebasınız. Bizler de bu hastalığı yok edecek ilacız.”
Burada iki temel sorun var. “Robotlar bizi ele geçirecek” yaygarasıyla insanların hepsinini eşitleyen bir mantık var. Ancak bunun arkasında sıradan, eski tür, zaaflı, hastalıklı dedikleri insanları yok etmeyi düşünen faşizan insanları aklama girişimi var. Çünkü yapay zeka insanları yok edecekse bunu faşistler için yapacaklar. Tüm semavi kutsal kitaplardaki Adem-Şeytan meselini düşünün. Şeytan da Adem’i zaaflı bulduğu için onu kabul etmez. Halbuki insanı insan yapan zaaflarıdır. Havanın soğuyacağına ihtimal vermemesidir. Duygusal davranıp kaybetmesidir. Aksi takdirde mükemmeli ararken kendini yok sayan ve yok eden bir yaratığa dönüşür. Kendisi pahasına kazanır.
Üst düzey bilimin dar bir çevrenin elinde kalmaya devam etmesi günümüzde insanlık adına en öncelikli problemdir. En büyük insan hakkı ihlalidir. Zaten bu gidişle ne insan kalacak ne de hakkı…