Genellikle kadın-erkek ilişkilerine, birbirini isteyen, arzulayan ancak bir araya geliş esnasında kendi ile yüzleşen insanlara rastlıyoruz. Bu durum bazen ‘’kendi karanlığının’’ içine girmek de olabiliyor. Bu mevzu ilk olarak kaç yaşından itibaren kafanıza takılmaya başladı?
Kendimle ilişki kurmaya başladığım yaşlar diyebilirim. 17-18… ben kimim sorusunu, ne istiyorum, ne hayalim var demeye başladığımız ama henüz cevabını alacak tecrübeye sahip olmadığımız yaşlar. O sırada öyle bir cevap yok. Sen dahil kimse sana kim olduğunu söyleyemiyor. Bu sebeple de başkaları ile ilişki kurmaya başlıyoruz belki cevaplar onlardadır diye. Sadece karşı cins değil, tüm ilişkilerin kendimizi tanımak için, aradığımız “ben kimim” sorusunun cevabını bulmak için önemli duraklar olduğunu düşünüyorum.
Ortada olan bir Sindirella hikayesi yok. Tam tersi kadınların ‘’beyaz atlı prensi unut, aslında mevzu zannettiğin gibi değil’’ gibi bir gerçek var. Günümüzün kadınları aşk-ilişki konusundan oldukça şikayetçi. Hep ‘’eski adamlar şöyleymiş…’’ cümlesi tekrarlanıyor. Değişen nedir?
Tüketim alışkanlıklarımızın ilişkilerimize de yansıdığını düşünüyorum. Çok fazla alternatif, hızlı tüketim, ne istediğini bilmeme gibi sebepler tıpkı bedenimize zarar veren fastfood ürünler gibi ruhumuza da zarar veriyor. Sosyal platformların çeşitliliği bizlere hayali ve geçici bir mutluluk enjekte ediyor. “Sahiden mutlu muyum” ya da “bu yaşadığım mutluluğu kaybedersem ne yaparım” diye sormuyoruz hiç kendimize bu da yaşadıklarımızı gözümüzde kıymetsizleştiriyor. Anne babalarımızın zamanında da sistem bu şekilde olsaydı onlar da bizden farksız olacaktı. Yeni nesil ilişki-sizlik modeli bu maalesef. O yüzden bu kadar insan yalnızken bu kadar insan yalnız ve kime sorarsak ilişki istiyor. Uzun bir süre teknoloji detoksu yaparsak belki eskiye döneriz.
–Kadınlar ilişkilerle ilgili olarak kendilerini ne derecede kandırıyorlar?
Çoook. Bu çok uzun bir hikaye, kadının karmasında olan. Kadın sevilmeye ihtiyacı olduğunu sanıyor ve varlığını bir ilişki üzerinden tanımlıyor. Kendi gücünün, çekiciliğinin, enerjisinin farkında değil. 50 kilo olduğu için değil yaşam sevinci olduğu için sevildiğinin farkında değil. Farkında olmadığı için de bir döngünün içinde debeleniyor. Karşısındaki adamın kabının şeklini almaya çalışıyor ki sevilsin, mutlu olsun. Mutluluğun anahtarını erkeğin elinde sanıyor oysa boynunda asılı, öylece duran bir kolye sanıyor onu. Aşkın iki kişinin kimyası tuttuğu için ortaya çıktığını unutuyor kendisi bir formül bulmaya çalışıyor.
-Peki doğru ve akıllı davranmanın bir formülü var mı?
İlişki gurusu değilim hatta başarısız olduğumu bile söyleyebilirim. Tüm ilişkilerin iyi yürümesi için önce kendimizle aramızı düzeltmekten başlamamız gerekiyor sanırım.
-Son kitabınızda, ‘’narsist bir adam ile ilişki bağımlısı bir kadının çarpışması’’ anlatılıyor diye lanse edilmiş. Bize biraz hikayeden bahseder misiniz?
Hikaye günümüz ilişkilerinin %90’ını anlatıyor. Sokağa çıksak neredeyse 10 kişiden 7’si bu hikayeye benzer bir şeyler yaşıyor. Ana karakterler Kaya ve Narin’in yolları kesişir ve hikaye başlar. Hiç fantastik değil çünkü hayat da öyle değil. Bu kitap da günümüz ilişkilerini tüm gerçekliği ile anlatmaya çalıştım. Birbirimizi nasıl sevemiyoruz, nasıl korkuyoruz onun hikayesini.En önemlisi de sadece Narin tarafından değil Kaya tarafından da anlatılan bir kitap yazmak istedim. Bu konuda erkeklerin çok hakkının yendiğini düşünüyorum. İlişki kitapları genelde kadınlar üzerinden yazılıyor. Ve erkeklere söz hakkı doğmuyor. Bu defa erkeği de anlıyoruz ve hak veriyoruz.
-Türkiye’ye baktığımızda ‘’sözde Akdenizli’’ olan yani; ‘’sıcakkanlılığına’’ dem vuran bir toplumun kadın-erkek ilişkilerinde, özellikle son yıllarda bu kadar iletişim ve anlaşılma problemi yaşamasına sizin yorumunuz nedir?
Bu sadece Türkiye’de değil dünyada da böyle gibi geliyor. İnsanlık değişiyor, yalnızlaşıyor, bireyselleşiyor. Buna hizmet eden bir sistem var. Belki de yalnızlığa özümüze doğamıza dönüyoruz belki de asıl olan bu. O yüzden bu kötü bir şey mi emin değilim. Sadece bireyselleşirken bencilleşmemek önemli sanırım. Bundan yüz yıl sonra ilişki formatının çok daha farklı olacağını, evrimleşeceğini düşünüyorum. Ama sevgi baki…
-Kitaptaki karakterlerin özelliği biraz da, toplumumuzdaki kadın ve erkek karakter yapısını yansıtıyor gibi…
Sevgiden, ilişkiden ve bağlanmaktan korkan kadınlar ve erkeklerle dolu sokaklar. Erkekler ve kadınlar diyorum çünkü ilişkilerden korkanlar sadece erkekler değil. İki korkak birbirini bulunca da ortaya çok heyecanlı, tutkulu bir aşk hikayesi çıkıyor aslında. Kadın yaklaştığında erkek sabote ediyor, erkek kaçtığında kadının işine geliyor. Sonunda kimsenin kazanmadığı ama oynaması çok zevkli bir oyun.
-‘’Aşk bir şeyin eksikliğini, başka bir şey ile doldurma ihtiyacıdır’’ demişsiniz. Bunu biraz açar mısınız?
Romantik sevgi bundan kaynaklanıyor, ihtiyaçtan. Dışardan alacağı ilgi, sevgi ve onay ile kendini iyi ve değerli hisseden taraf karşı tarafa bağımlı hale geliyor. Bir tür uyuşturucu gibi. Uyuşturucu da insanlara iyi hissettirdiği için kullanıyor ve bağımlı oluyorlar. Romantik ilişkilerde özellikle bir taraf her zaman daha fazla ihtiyaç duyuyor ve patron da diğer taraf oluyor. Bu sözsüz ama gönüllü bir anlaşma, sözleşme.
-İçimizdeki ‘’Kayalara ve Narinlere ‘’ ne söylemek istersiniz?
Her ilişki, her ayrılık bizi kendimize götüren en kestirme yol. O yüzden hem Narin’i hem de Kaya’yı yeterince tanırsak bence iyi anlaşabilirler.