Beşiktaş’taki Malta Köşkü’nde gazetecilere yönelik olarak açıklamalarda bulunan İmamoğlu, okulların açıldığı pazar günü belediyenin alacağı önlemler ile güncel konulara değindi.
Yenikapı’da sergilenen araçlara değinen İmamoğlu, belediyede 1300 aracın ihtiyaç fazlası olduğunu, bunların iade edilmesiyle yıllık 50 milyon liralık tasarruf yapılacağını dile getirdi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:
*Yenikapı’da araçları biriktirerek hem israfın ne denli İstanbul’un bir sorunu haline geldiğini göstermek hem de ilgili firmaya araçlarını teslim etmekle ilgili yürüttüğümüz bu çaba, aslında devletin tüm yetkili kurumlarının, kişilerinin oturup düşünmesi gereken, kafasını iki elinin arasına alıp, ‘Ya biz memleketin parasını nasıl koruruz’ diye düşünmesi gereken bir konu. Oraya konulan fazlalık araçların, ‘Bu yanlışı mutlaka gidereceğiz’ diye verdiğimiz mesajlardan sonra, 6 Mayıs-23 Haziran arası iade edilmek zorunda kalınan araçlara bütüncül baktığınızda, bunların hepsi kayıtlı bizde. Yaklaşık 1300 araçtan bahsediyoruz. Yıllık 50 milyon liralık bir tasarruftan bahsediyoruz. Bunu beş yıllık görev süresiyle çarptığınızda, 250 milyon liralık bir para yapıyor.
1300 araç iade edilecek
Uzaktan tespitlerimiz vardı. 1300’e yakın aracın, ki şu anda mevcutta orada bulunan araçların dışında, özellikle söylediğim gibi haziran döneminde teslim edilmiş tutulan tutanaklar, belgeler elimizde var. 1300’e yakın aracın, bu kurumda fazladan araç olduğunu, farklı yerlerde, farklı noktalarda kişilere kurumlara tahsis edildiğini biliyoruz. Biz, bu detaya girmeyeceğiz şimdilik. Biz, toplamda 1300 aracın ne yazık ki fazlalık olarak kullanıldığını tespit ettik. Bu araçlardan yaklaşık olarak 700’den biraz fazlası, orada sergilenmiş olacak. Toplamda 1300’e yakın aracın iade edilmiş olacağını, vatandaşlarımıza, haziran dönemi de dahil mayıs ayının ortalarından itibaren duyurmuş olalım. Bir de en üzüldüğüm taraf, 700 aracı israf olarak görmeyen bazı gazeteciler, bazı siyasiler var. Yani bu üzüntü verici. Ne olacaktı yani? 7 bin mi olacaktı mesela? Ne tatmin edecekti? Şu marka değil de bu marka mı olacaktı? Bizim fazlalık dediğimiz şey, israf.
“Araçların toplanmasıyla hizmet aksamıyor”
Bizim şikayet hattımız var. Bizim şikayet hattımız gibi, bunu yazan insanlara da “Şu hizmet aksadı, eksildi” diye ihbarlar yağardı. Bunları yazarlardı. Şimdi ben bunu dedim ya, yarın yazarlar. Yok öyle şey. Bunların tümü, fazlalık araçlardır. Ve dediğim gibi zaten bir kısmı, bir kısım yerlerde görevliyken, biz göreve gelir gelmez garajlara gelmişlerdi. Orada duruyorlardı, başka yerlerde kullanılıyorlardı. İBB ve İstanbul lehine olmayan yerlerde kullanılıyorlardı. Kişisel ya da bazı kurumların lehine kullanılıyordu. Bütün bunlar tespitli. Biz, şu an israfı engellemek için konuşuyoruz. Buraya toplanması, bir kamu zararı değildir. Toplanmıştır. Buradan gelecek ilgili firma araçları teslim alıp kendi deposuna götürecek.
Yeni araç ihalesi açılmaz mı? Tabii ki açılacak. Ama göreceksiniz, toplam araç sayımızdan bu kadar aracın düşüldüğü şekli ile çıkılacak. Yani biz, israfı engelledik, gösterdik, hadi o kadar! Öyle bir şey yok. Bu başka bir akıl. Biz o akıldan anlamayız. Biz, burada gördüğünüz araç, hatta bunun da üzerine çıkarak, yani daha fazla aracı belki eksilterek, ihtiyaç olunan aracı net tespit ederek bir ihale şartnamesi oluşturulacak. Yani tabii ki ihaleye çıkacağız bizim aracımız yok. Bizim araçlarımızın büyük kısmı kiralık ama ihtiyaca dönük araç kiralama ihalesine çıkacağız 2020 yılı için. Bu doğal bir süreç. Buradan politika üretilmez.
Elbette ki kreş imalatlarımız başlıyor. 100 binlerce kadın, anne bekliyor, biliyorum. Kreş imalatlarımızı başlatıyoruz. Elbette bu israfla hayatın önceliklerine, yani çocuğa, yani kadına, yani çevreye, yani yoksulluğu engellemeye dönük işlere ayıracağız. Kaynaklarımızı zaten onun için iyi kullanma konusunda, doğru yönlendirme konusunda, bugünün önceliği neyse ona dönük harcama yapma noktasında çok titiz davranacağız. Yani bazı işler var yapılmış. Ama yanlış yapılmış. O yanlış yapılan işler, daha doğru işler yapılsaydı… Bugün, yarın bazı yapıları, binaları gezeceğim. Yani bazı yapıların yerine doğru işler yapılsaydı gerçekten çok daha farklı eserler bu İstanbul’da çıkardı. İstanbul’un kaynakları iyi yönetildiği takdirde, Türkiye işini kolaylaştırır. Sadece İstanbul halkının değil, Türkiye’nin işini kolaylaştırır.
“Sinek vızıltısı…”
(İstanbul’a kayyım tartışmalar) Kayyım meselesini ortaya getirmek vesaire… Pazar günü (İçişleri Bakanı Süleyman Soylu) şunu diyecekmiş, bunu diyecekmiş… Bunların tümü, bir polemik. Ben pazar günü kimin ne diyeceğini umursamıyorum. Biz israfı engelleme konusunda kararlı olacağız. Kampanya döneminde üç kelime söylemiştim: İsraf, engelleyeceğiz. Tasarruf, bizim ekonomi yönetimimizde karakterimiz olacak. Seferberlik, bu dönemin ruhu açısından, çalışma anlayışımız açısından karakterimizi temsil edecek. Bu kadar basit. Kimin ne söylediği, bizimle bir iktidar yarışına girmesi ya da koltuğa meraklı olması, polemik üretmesi hiç umurumda değil. Sinek vızıltısı.
İSMEK konusunda da şunu söyleyeyim: Birileri neden sıkıntı çekiyor? Ya da niye bu işi köpürtüyor? Yalan. Bunu daha iyi anlamak isteyenler İSMEK’in kime ihale edildiğini, nasıl bir sistemle yönetildiğini, aslında İSMEK’in kurum dışında bir düzenle, bir akılla nasıl zapturapt altına alındığını, topluma hizmetten ziyade orada başka akılla sürdürülen birtakım işler yapıldığını görürler. Maddi ve manevi, bunları sorgulayacağız. Ben, İSMEK’lere giren çıkan bir belediye başkanıyım. İSMEK’i kapatma falan… Asla! İSMEK’i kuran akıl biziz. İSMEK, bu dönemin eseri değil. İSMEK’i daha da çok güçlendireceğiz. 9 Eylül itibariyle kayıtlarımız başlıyor. İSMEK’in hizmet verdiği yapıların sadece 20’si depreme dayanıklı ve öğrenci alabilir pozisyondaydı. Diğerlerinin hiçbiri bu vasfa sahip değil. Şimdi tümünün değiştirerek yeni binalarda daha temiz, daha titiz, daha bu çağa uygun hem mesleki hem becerilere uygun; hem de taleplere uygun hale getireceğiz.
Şu an arkadaşlarım tümüyle bu süreci yönetiyor. Tabii ki geçiş döneminde sıkıntılar var. Mecburen bir dönem, belki bir miktar ihale ile başlanabilir. Ama biz açıkçası bunu daha kuruma ait bir hale getirmek istiyoruz. Çalışanların da mesela 12 aylık sözleşmesi olan bazı eğitimcilerin ne yazık ki altı-yedi ay eğitim verdiğini biliyoruz. Yani verimlilik de çok düşük. Biz, tam tersine İSMEK’i daha da aktif hale getireceğiz. Tüm yıla yaygın eğitimleri başlatacağız. Dolayısıyla eğitimciler de altı-yedi ay eğitim verip kenarda durmayacaklar. Eğitimi tüm yıla yaygın şekilde vermiş olacaklar. Elbette çalışan eğitimcilerimizi önceleyeceğiz, gözeteceğiz. Ama sözleşmeleri itibari ile mağdur edilen insanlar olmayacak. Yeni dönemde İSMEK hem kaliteli eğitim veren hem çağdaş eğitim veren toplumun ihtiyacına dönük eğitim veren, aynı zamanda eğitimcisini koruyan ve daha nitelikli müfredatla 12 aya, tüm yıla yayılan bir eğitim sistemi ile İSMEK, İstanbulluların hayatında nitelikli şekilde var olmaya devam edecek.
(Başka sergilemeler olacak mı?) Bu bir sergileme değil. İsrafı topluma gerektiği noktalarda göstermek ve açıklamak. Bir kamu yönetimi bilinci oluşturulmasına da öncülük edecek bir tavır. Biz, burada, bunları üzülerek yapıyoruz, sevinerek değil. Yüzümüz gülmüyor. Yüzümüz asılıyor. Moralimiz bozuluyor. Çünkü bu paralar, bizim paralarımız. Bizim kıyafetle ilgili ihalemizde arkadaşlarımız bunu kısmen açıkladılar. Aynı sayıda değil, daha yüksek iş elbisesi alımında, daha yüksek sayıda almamıza rağmen, bir yıl sonra almamıza rağmen, yani Türkiye’deki fiyat artışları, özellikle tekstildeki fiyat artışlarına rağmen, yüzde 50 tasarruflu olur mu? Yani 10 lira yerine, beş lira ödedik! Açık, net! Bu, sadece bir birimin yaptığı alışveriş. Toplamda arkadaşlarımın bana verdiği rakam, yılda 30-35 milyon civarında bir avantaj elde edeceklerine dair.
Şöyle bir milat verdim arkadaşlara. 31 Aralık itibariyle, yaklaşık olarak altu aylık bir dönemi tamamlamış olacağız. Altı ayın sonunda, topluma, önce biz şunu göstereceğiz. Ne kadar tasarruf yaptık? Hangi işleri önceledik, hangi işlere başladık? Bir nevi aslında neyi geri çektik, elde ettiğimiz kaynağı nereye harcadık? Bunu göstereceğiz. Bütün bu kavramlarla toplumu aydınlatacağız. Bakın ihale sürecinde bir devrime hazırlanıyoruz. İhale süreci, topluma açık ve şeffaf ihale dönemine dönecek. Çağrıyla, bir firma, iki firmanın katıldığı ihalelerden değil; marifetiyle en ucuza, en kaliteli işleri yapan firmalarla ihale sürecini başlatacağız. Bugünün teknolojisinde bir işe talip olan yatırımcı, girişimci, Türkiye’nin neresinde olursa olsun analiz edebilecek, fiyatlara bakabilecek, en uygun fiyatı vermek için çaba gösterebilecek. Burada toplum kazanacak. Aynı zamanda iş dünyası kazanacak. Yani bir elin birkaç parmağı kazanmayacak.
“İşini yapıyorsa, bankamatik çalışanı değilse ellemeyeceğim” dedim. Ben aralık ayında bu sözü verdim. 18 gün oradaydım bir kişiyi bile işe aldırmadım. İşe alımlarla ilgili bilgi bankası kurulacak, alımlar liyakate göre yapılacak.
İETT, pazartesi günü kış tarifesine geçecek. 3 milyona yakın öğrenci okula başlayacak pazartesi günü. İETT otobüslerinden, metrobüslere, vapurlara ulaştırma seferleri arttırılacak. Özellikle almış oluğumuz meclis kararıyla 9 Eylül’de saat 06.00 ile 14.00 arasında ulaşımı ücretsiz hale getirdik. Dolayısıyla toplu ulaşıma teşvik edeceğiz, bireysel otomobil kullanımını azaltmış olacağız. Servis araçlarının park sorunu da hayatı zorlaştırıyor. Bu nedenle İSPARK’lar okul çevrelerinde servis araçlarına ücretsiz hizmet verecek. 118 otopark hayatı kolaylaştırmış olacak.