Türk Edebiyatı’nın son yıllardaki başarılı isimlerinden Murat Menteş, Dublörün
Dilemması, Korkma Ben Varım ve Ruhi Mücerret adlı kült olmuş romanlarının ardından April
Yayıncılık’tan çıkan Antika Titanik adlı romanıyla okuyucularla buluşuyor. Felsefi polisiye
olarak konumlandırılan bu roman birçok konuya parmak basması ve farklı türlerden
yararlanmasıyla aslında bu konumlandırmanın çok ötesine geçiyor.
Aşk, macera, polisiye, felsefe, edebiyat romanda iç içe geçip okuyuculara tam bir edebi şölen yaşatıyor. Çağın sorunlarını gündeme getirip, okuyucuya bunları sorgulama imkânı tanıyor. Tüm bu konular iyi bir kurgu, akıcı bir dil, mizahi ögeler, felsefi cümleler, ansiklopedik bilgiler ve farklı edebi türlerle bir romanda birleşince elinizden düşüremeyeceğiniz, okudukça okumak isteyeceğiniz, her okuduğunuzda farklı noktalar yakalayacağınız ve tabii ki de bir solukta bitireceğiniz bir roman olarak karşımıza çıkıyor Antika Titanik.
2019 yılında Titanik adlı bir gemideki olayları ve bu gemideki insanların buraya nasıl
geldiklerini, yollarının nasıl kesiştiğini ve bundan sonra olayların nasıl ilerlediğini anlatıyor
genel olarak kitap bize. Daha kitabın ilk cümlesi ”Titanik’in dört bacasından da kan
püskürüyor!” okuyucuya yaşanacak heyecanın ve maceraların ipuçlarını veriyor. 70 yaş
ortalaması olan insanların kılıçlarla, baltalarla birbirlerini doğramaları herkesi allak bullak
ediyor. Okuyucu daha ilk sayfalarda kitap boyunca sürecek olan çatışmaların içine
çekiliveriyor, dipsiz bir merak kuyusuna atılıyor.
Peki neden 70 yaşındaki insanlar bunu yapıyor? Antika Titanik çağımızın en büyük
sorunlarından güzel/yakışıklı olma, güzel/yakışıklı kalma ve ölümsüzlük konularını kitabın
merkezine taşıyıp insanlara bu konuları sorgulama imkânı sağlıyor. Yıllardır istenilen ölümsüz olma isteği bu romanda sürekli genç kalma ile de birleşiyor. Çağımıza dönüp
baktığımız zaman herkesin görselliğe, yaşa takıntılı yaşadığına ve artık eleştirilerin bilgi ve
maneviyat üzerinden değil de tamamen maddiyat ve görsellik üzerinden ilerlediğine şahit
oluyoruz.
Mutluluk unutulur. İyilik iz bırakmaz. Doğruluk tesirsizdir. Samimiyet hissedilmez.
Merhamet ters teper. Güzellik beyhudedir. Cömertlik alelade bir ödeve dönüşür. Fakat
gençlik…”
“N’olmuş gençliğe?”
“Aaaaaaa!? Gençlik, kıymetini ancak onu yitirdiğimizde idrak ettiğimiz hazine.” denilerek özetleniyor kitapta. Böylelikle de 2019 Titanik’inde de tam bunların yansıması olarak zengin ve yaşlı insanların güzellik ve ölümsüzlük amacıyla neden seyahat ettiklerini, hatta kendi ölümsüzlükleri için karşıdakinin ölümünü neden önemsemediklerini de anlamış oluyoruz.
Tabii Titanik’teki herkes böyle düşünmüyor. İç güzelliğe, yaşanmışlıklara ve mutlu
olmaya ve aşka daha çok önem veren ve duyguları ve mantığı arasında gidiş gelişler yaşayan Şifa gibi. Şifa ve Refik arasındaki aşk romana farklı bir boyut da katıyor. Aşk şiirleri ve mektupları okuyucuyu farklı bir döneme taşıyor. Her şiirde ve mektupta okuyucu kendinden bir şeyler buluyor ve onların yaşadıklarına daha fazla şahit olmaya ve kendilerini o duygulara kaptırmaya da başlıyor. Unutulmaması gereken şey ise Titanik’te aşk da kolay olmuyor. Mücadele, güven, inanç ve sabır olmadan aşk da olmuyor. Tam burada da yine modern dünyadaki aşklar sorgulanmaya başlanıyor. Biz bunların hangisini aşk için yapabiliriz ve biz gerçekten aşk için nelerden vazgeçebiliriz?
Kitabın sürekleyici dilinden bir örnek Syf: 228
Felsefe profesörü olan Refik, hafızasını yitirmiş olan ve kendini bulmaya çalışan
Marco ve bir militan olan Şifa olmak üzere bu üç karakteri temel alıyor roman. Fakat bunlarla kalmayıp yan karakterlerin de işin içine girmesiyle olaylar dallanıp budaklanıyor, konular genişliyor ve olayların çeşitlenmesini ve okuyucunun en az bir karakter, olay ve durumla kendini bağdaştırmasını sağlıyor. Birçok olayın olması, karakterlerin birbiriyle bir şekilde bağlanması iyi bir kurguyla karşımıza çıkıyor. Merak duygusu kitabın ilk sayfasından son sayfasına kadar okuyucunun peşini bırakmıyor. Her olayda daha çok şaşırıyor, daha çok
meraklanıyor ve daha çok kitaba dâhil oluyor. Tabii ki bu kurguyu besleyen dil de buna katkı sağlıyor şüphesiz. Kısa ve hızla akan cümleler romanın da hızını belirliyor. Olayların arasına serpiştirilen ansiklopedik görünümlü bilgiler hem okuyucuyu bilgi bombardımanına maruz kalmasına neden oluyor hem de bunları anlamlandırmak için okuyucuyu daha dikkatli olmaya sevk ediyor. Yine romandaki aforizmalar, mektuplar ve şiirler romana farklı boyutlar da katıyor. Felsefi cümleler ise insanların kendisini ve çağını sorgulaması gerektiği mesajı veriyor. Buradan da yine çağımızın diğer sorunu her şeyi olduğu gibi kabul etme sorunsalına bir eleştiri mahiyeti taşıyor. Bunların mizahla harmanlanarak aktarılması da okuyucuyu güldürürken düşündürüyor.
Tüm bunlara bakıldığında Antika Titanik çağımızın tek düzeliğine, basitliğine, sorgulamadan kabul edişlerine, sahte aşklarına ve maddiyat ve güzellik algısına bir sorgulama, baş kaldırı olarak diliyle ve kurgusuyla son zamanlarda yazılan orijinal romanlardan biri. Ve tüm herkesin okuyup bir şeyler çıkarması, hatta birkaç kez okuyup her konunun üzerinde düşünmesi gereken bir felsefi polisiye, etkileyici bir aşk hikâyesi ve edebi bir şölen.
Yazı: Nimet Kirşan