Sevgilim, sen olmasan? E-postalarını alamasam?
Az önce, editörümün istediği araştırma-haberimi gönderdim. Döviz fiyatlarındaki yükselişlerin zora sokması olası firmalar üzerine, sektör bazındaki etkilerin de dikkate alınacağı bir çalışma yapmamı istemişti benden, elimden geldiğince toparladım, yazdım, ilettim. Büro çalışmaları da iyi ilerliyor. Güzel bir büromuz olacak. Alt yapımız, televizyon yayıncılığına da olanak verecek şekilde kuruldu. Benim, yani senin de, kalacağımız bölümün ayrı girişi de var, düşünebiliyor musun? Burada yapım işlerinin yavaşlamasından mı yoksa bana önerilen firmaların düzgün oluşlarından mı tam bilemiyorum ama, planlanandan daha önce işi bitireceğiz gibi görünüyor. Sadece, basın toplantılarında biraz zorlanıyorum, yani her soruyu rahatça soracağımız bir ortamı arıyorum -doğrusunu söylemek gerekirse- sevgilim.
Son e-postanda, annenlere gideceğini, onlara İstanbul’dan gelme bitter çikolata kaplı Antep fıstıklı lokum götürebilseydin çok sevineceklerini, hatta bitter çikolata kaplı güllü lokuma da çok mutlu olacaklarını, hurmalı çikolataya ise bayılacaklarını yazmışsın. Annenleri sevindirmeyi ben de çok isterim canım sevgilim ama, sen de, hiç, benim Sumatra kahvesini ne kadar özlediğimi düşündün mü? Bana tehdit sökmez Maria, ayağını denk al!
Ver papazı, al papazı Maria, bu işler böyle! Sumatra kahvesi gelir, bitter çikolata kaplı Antep fıstıklı lokum gider! Aldım da zaten, bçkAfl evde duruyor, tam karşımda. Öyle, mahzun mahzun, yenilmeyi bekleyerek bana bakıyor sevgilim. Şimdilik yeri ev. Sumatra kahvesi gelirse, hooop, kalkıverir senin bçkAfl, sana ulaşıverir! O kadar kolay yani! Bizde pazarlık yok Maria, tehdit yok, alıkoyma yok, şantaj yok! Demokratız nihayetinde…
Evet canım sevgilim, dikkat edersen, İstanbul’un önde gelen pastanelerinin ürünleriyle ilgili derinlemesine bilgilere nasıl ulaştığını sormuyorum. Ama, not ettim, bilesin…
E-postanda, benim konuşma ve yazma dilimin de değişmekte olduğunu ima ediyorsun Maria, biliyorum, burada bir laf var çok hoşuma gidiyor, ‘Körle yatan şaşı kalkar’ diyorlar, ben de etkilenmişimdir bulunduğum ortamdan, ama bundan memnunum. Sen? Senle ve benle ilgili olarak da bir laf var, ‘Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş’ diye, artık nasıl yorumlarsan… Geçenlerde buralı arkadaşlarla kafede oturuyoruz, çok saygı duyduğum bir tanesi, ‘Biliyor musunuz?’ dedi, ‘Dünyada lider geçinenlerin dedikleri zırvalar bazen bir türlü uygulanamıyor, acaba bunun liderlerle işleri yapanlar arasındaki derin uçurumla bir ilgisi var mı?’ Hepimiz düşünmeye başladık sevgilim, gerçekten de, anlı şanlı liderler tuhaf laflar ediyorlar, inanılmaz emirler, talimatlar veriyorlar, iki gün geçiyor, bir bakmışsın hiçbiri uygulanmamış, adamlar boşuna konuşmuş duruma düşüyorlar. Bu konu çok önemli olabilir, zamanı gelince iyi bir araştırma yapılabilir bu gözlem üzerine. Biraz düşün istersen, biliyorsun senin görüşlerine, yardımlarına her zaman ihtiyacım var.
Daha önce sözünü etmiştim, burada iktidara yalakalık etmeye çalışan ünlü bir kabadayı var, kabadayı sözcüğünün İngilizcesi rowdy, bully, ruffian, toughie; işte bu adam, akademisyen kanında duş yapacağını falan söylemişti ya, hakkında soruşturma açılmıştı, mahkemeye çıktı, beraat etti, biliyorsun. Geçen gün, eğer liderine, devletine bir zararı olursa intihar edeceğini açıkladı aynı kabadayı. Bizim arkadaşlardan biri de, ‘Aman hiç gecikmesin, bir an önce dediğini yapsın bari," diye söylendi, sosyal medyada da aynı dilek binlerce kez tekrarlandı sevgilim…
Bir de, hani siyasilerin çevresinde görünerek puan topladığını sanan şarkıcılar falan var ya, onlardan biri solcular hastadır gibisine bir söz söyledi ve de o da, sosyal medyada inanılmaz eleştirildi. ‘Gezegen böyle bir ortamdayken hasta olmayan mevtadır’ dedi buralı arkadaşlardan biri. Mevta, ölmüş demek, ölmüş ama farkında değil. İnsanlığından çıktığın zaman zaten yoksun, öyle değil mi Maria? Haksızlıklara, adaletsizliklere, eşitsizliklere, baskıya, zulme, sömürüye, savaştırılmaya karşı koymadıktan sonra, ot gibi (bitkilerin de sinir sistemleri olduğu kanıtlandı, biliyorum, yanlışı bilerek yapıyorum) yaşamışsın, ne anlamı var?