Öğretmen Ayşe Atasayar’a 2015 yılı içerisinde şiddet uygulayan ve 40 saat tedavi edilmesini engelleyerek ölümüne sebep olan MEB Bürokratı Murat Akar, 3 buçuk yıl kaldığı cezaevinden geride bıraktığımız hafta tahliye edildi. Atasayar’ın Avukatı Gülşen Uzuner, alınan bu kararın kadın cinayetlerinde emsal olma tehlikesine dikkat çekti.
Murat Akar, yargılandığı davada müebbet hapis cezası almıştı. Ancak alınan kararın temyizinin sonrasında 3 yıl sonra Yargıtay’ın kararı bozması, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin de bu karara uyması ve 671 sayılı KHK’nın denetimli serbestlik hükümlerini uygulaması ile Akar cezaevinde kaldığı 3 buçuk yılın sonrasında tahliye edildi.
Atasayar ailesinin Avukatı Gülşen Uzuner, sanığın kastının yaralama olduğunun dosyadaki hiçbir somut delilden çıkartılamayacağını vurguluyor. Uzuner, Yargıtay’ın sanığın ifadelerinin de ötesine geçerek yorum yapmasının oldukça tehlikeli olduğuna dikkat çekti.
671 sayılı KHK’nın denetimli serbestliğinden yararlandı
Derya Kaya ve Burcu Yıldırım’ın yaptığı habere göre, Yargıtayın “Kasten yaralama” kararına yönelik de hiçbir gerekçe sunmadığına dikkat çeken Uzuner, ağırlaştırıcı sebep olarak uygulanması gereken hususların cezayı yarıdan fazla düşüren ve bundan sonraki kadın cinayetleri için kötü bir yerden yol açan bir husus olduğuna dikkat çekti. Uzuner, “Biz Yargıtay’ın bozma kararına uyulmamasını istedik. Ancak 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Yargıtay yönünde karar vererek, sanığa 12 yıl hapis cezası verdi. Ancak 671 sayılı KHK’nın denetimli serbestlik hükümlerine ilişkin maddelerinin çok kötü bir biçimde uygulanmasıyla sanık tahliye edildi. Daha başka ödül aslında müvekkilin kusurlu bulunmasıydı. Yani en kötünün bir üstü gerçekleşti” dedi.
Yargıtay’ın bu tavrının kendilerini korkuttuğunu ifade eden Uzuner, “Şimdi Yargıtay Ceza Genel Kurulu, ‘Eğer öldürücü bölgeleri kastetmişsen’ diyor. Birden fazla darbe vurmuşsun öldürücü bölgelere, tedavi hakkını engellemişsin, sonrasında da bir pişmanlık göstermeyip çıkıp gitmişsin. Dolayısıyla senin kastın artık öldürme kastı. Müvekkilin eve kapatılması, uzun süre evinde bekletilmesi, yakınlarına, sağlık kuruluşlarına haber verilmemesi ve aslında ölümün beklenmesi söz konusu. Tedavi hakkının ciddi bir biçimde engellendiği ve bir iki değil kırk saat boyunca beklenmesinden bahsediyoruz” diye konuştu. Yargıtay Genel Kurulunun, bir sokak kavgasında kasten öldürme kararı verebildiğine dikkat çeken Uzuner, “Bunun kötü bir emsal olabilmesi yönünde ciddi endişelerimiz mevcut. Çünkü kadınlar husumet açısından oldukça kırılgan bir yerde duruyor. Bu kadınlar en yakınları tarafından şiddete uğruyorlar. En yakını tarafından sistematik şiddete uğrayan çok fazla kadın var” dedi.
Bürokrat olunca müebbetten dönüp 3 yıl yattı!
Uzuner, sanığın MEB bürokratı olmasından kaynaklı ekonomik ve sosyal bağlarına da dikkat çekerek “Şiddetin ve şiddetin sahibinin bu kadar net olduğu bir dosyada böylesi bir kararın kendi açımızdan Yargıtayın tamamen hem sanığın ve sanığın durduğu ekonomik ve sosyal bağlar, hem de toplumsal cinsiyet lehine vermiş olduğu bir karar. Dolayısıyla bizim açımızdan kabul edilemeyecek bir yerde duruyor. Biz bu kararı temyiz edeceğiz ve tahliyeye itirazda bulunacağız. Tahliye kararı çok zorlama ve bunun tahliye yönünde yapılmış bir kurgu olduğunu düşünüyoruz” dedi. Hukukun uygulanmasını talep edildiğinde maalesef her zaman uygulanmadığını belirten Uzuner, kadınların gerçekleştirdiği mücadeleyle sonuç alabildiklerini pek çok davada gördüklerini söyledi.